Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, “Üniversite, evrensel değerler temelinde bilimsel bilginin üretimi, öğretimi ve öğrenimiyle uğraşan hocalar ve öğrenciler birliğidir. Akıl, özgürlük ve çeşitlilik üniversiteyi tamamlayan, niteleyen temel kavramlar.” demiş.
En üst yargı organının başkanı @AYMBASKANLIGI Arslan’ın
“aklı kullanmak zihinsel bir kimlik ve ergenlik meselesidir” vurgusuyla Aydınlanmaya ve düşünsel vesayete atıfta bulunmasını çok umut verici buldum. İflah olmaz bir iyimserim.

Buradan hareketle biraz serbest çağrışım…
Totaliter düşünceler insanı düşük görür, ona güvenmez. Dayattıkları dogmaların sorgulanmasından korkan sistemler akla düşmandır, insan aklını vesayet altına almayı amaçlar. Bu vesayet, “üst otoritenin” yönlendirmesine bağlı olmadan insanın kendi aklını/mantığını kullanamamasıdır.
Kant; “Sapere aude! ‘Aklını kendin kullanma cesaretini göster’ sözü şimdi Aydınlanmanın parolası olmaktadır”
der ve Aydınlanmayı, insanın bu vesayetten özgürleştiği ölçüde erginliğe erişmesi olarak tanımlar.
Aklın kullanılması kadar bunun yöntemi, işlenecek girdiler de önemlidir
İnsan beyni, sürekli anlamlı örüntüler, nedensellikle anlamlandırabileceği kalıplar arar. İnsana diğer canlılar karşısında üstünlük sağlayan, bu soyut düşünebilme ve modelleme yetisidir. Olgular ve gelişmeler arasında bağıntı kuran akıl, oluşları anlamlandırarak açıklamaya başlar
Örüntüler ve bağıntılarla geliştirdiği açıklayıcı modeller, insana kestirimde bulunma, tahmin yapma gücü sağlar.
Bir adım sonrası ise, nedensellikleri kullanarak olmasını istediği şeyleri olduracak, istemediklerini önleyecek girişimlerde bulunmak, doğayı yönetmek/yönlendirmektir
İnsan türüne gelişiminde sıçrama yapma olanağı sağlayan bu özellik, aynı zamanda bazı sorunlar da doğurdu. Doğaya ilişkin bilgimizin yetersiz olduğu yerde, anlayamadığımız şeyler ve durumlar için hikayeler kurgulamaya başladık. Bu kendimizi güvende hissetmemizi sağlıyordu.
Doğa-üstü (metafizik) böyle doğdu. Doğa güçlerinin hem üretken hem yıkıcı olabileceğini gözleyen insan bunlara tanrısallık atfetti. Aynı zamanda güneş, yağmur, fırtına, deprem tanrılarını hoşnut edip öfkelerinden korunmaya ve lütuflarını garanti altına almaya çabaladı.
Bugün bile Endonezya’nın Java adasında yaşayan Tengger kabilesi üyeleri, her yıl Bromo Yanardağı'nın zirvesindeki kratere tarım ürünlerini veya besi hayvanlarını atarak kurbanlarını sunuyor, “dağın kızgın tanrısını” kendilerinden hoşnut ederek sakinleştirmeye çalışıyor.
Gecenin karanlığında başımızı ışıl ışıl parıldayan göğe kaldırıp bakmamız meraklı doğamızın gereğiydi. Örüntüler arayan insan beyni, yıldızların düzenli biçimde hareket ettiğini, dahası yıldızların konumları ile yağışlar ve nehir taşkınları arasında ilişki olduğunu fark etti.
Yıldız kümelerinin şekillerinde bildiği varlıkları “görmek” ve burçları yaratmak, tanımladığı örüntüleri hikayeleştirerek tahmin modelleri üretmek, sonra da bunu nesiller boyu aktarılacak kutsal bir anlatıya dönüştürebilmek insan türünün doğaya egemenlik kurma çabasının eseridir.
Bilgimiz arttıkça akıl ve bilim yoluyla açıklama gücümüz de arttı. Ateşler fışkırtan volkanların kızgın tanrılar değil yerkabuğunun mağma katmanına uzanan çatlakları olduğunu biliyoruz.
Yaşam kaynağı elementlerin yıldızlardan geldiği gerçek olsa da Jüpiter tapınakları yapmıyoruz.
Doğa/fizik alanı genişledikçe doğa-üstünün/metafiziğin alanı daralıyor.
Yeryüzü’nün evrenin merkezi olduğuna, Güneş’in ve diğer bütün gök cisimlerinin onun etrafında döndüğüne ilişkin
çıplak gözle yapılan gözlemlere dayalı ilk modelden Big Bang’e geçmek 500 yılımızı aldı.
Bu dönüşüm tarih boyunca kolay ve sükunet içinde de olmadı. Yerleşik açıklama çerçevesini benimseyenler, değişimi mevcut toplumsal düzene yönelik tehdit olarak gördü. Yeniliğin getirdiği değişimin sonucunda güçlerini ve konumlarını yitireceklerinden korkanlar değişime direndi.
Galileo’nun, Bruno’nun uğradığı baskı ve işkenceleri sadece “Ortaçağ karanlığının umacıları” şablonuyla açıklamak, indirgemecilik olur. Bruno’yu kazığa bağlayıp yakanlar, bütün bir inanç sistemini, buna dayalı ekonomik, siyasal ve toplumsal düzeni savunuyordu.
Akıl üzerine koyulan vesayet, alternatif kurguları, yenilikleri ve değişimi önlemenin kullanışlı bir aracı olarak görüldü.
“Aklınız ermez… Bunlar akılla açıklanmaz… Bilim nedir ki…
Bu konuları sorgulamak bizi aşar…Bu sorular tabudur…” vb. kalıplar vesayetin yansımaları oldu.
Bir parantez açarak 19. yüzyılın kaba pozitivizmini kastetmediğimi vurgulayayım.
Aklın hatasız yargı ve çıkarım gücü olduğunu, gözleme dayalı yöntemin kusursuz, kısacası bilimin eksiksiz ve kutsal olduğunu savunmuyorum kuşkusuz. Bu konudaki felsefi tartışmalardan da haberdarım.
Bununla birlikte, post-modern felsefe, anarşist bilgi kuramı gibi epistemolojik bilim eleştirilerinin ve görecelilik, eş-ölçülemezlik gibi eleştirel yaklaşımların özünde paradigma içi tartışmalar olduğunu akılda tutmakta yarar var. Buradan dogmatizme destek aramak beyhudedir.
Ayrıca tarih bize hümanist değerler taşımayan, bireysel düşünce özgürlüğünün ve eleştirel aklın önünü açmayan, bir başka deyişle evrensel ve kolektif olduğu kadar özel alanda da işlevsellik kazanmayan bir Aydınlanmanın, kolaylıkla rasyonel despotizme dönüşebileceğini gösterir.
Modern dönemde de totaliter ideolojiler, insan aklını teslim alan benzer kurgular üretti. Kendilerine”bilimsellik” atfetseler de yanlışlanamaz -hatta sorgulanamaz- kesin yargıları vardı. Bu bakımdan da dogmatizmin en koyusunu hem de bilimin geliştiği bir çağda temsil ettiler.
Pol Pot’un Kültür Devrimi’nden Baas rejimlerine kadar bir dizi modernleştirme hareketi Aydınlanmacı Despotizme örnektir.
Çok uzağa gitmeye gerek yok.
12 Eylül’ün darbeci paşaları da kendilerince yerleşik düzeni korumak için çabalıyordu, 28 Şubat’ın “Aydınlanmacı” şahinleri de.
Aydınlanma, bireyin ‘şimdi ile ilişkisini’ özerk özne olarak kurması, modernlik ise “şimdiyi kahramanlaştırma”dır. Despotizmin ve dogmatizmin geleneksel ve dinsel kurguların ürünü olabileceği gibi modern ve seküler görünümlü anlayışlar içinden de çıkabileceğini unutmamak gerekir.
Demokratik ve insancıl bir Aydınlanma özgürlük, eşitlik, adalet ve çoğulculuk temelinde kurulabilir. Bu bağlamda @AYMBASKANLIGI Başkanı Arslan’ın; “insanı güdülmesi gereken bir sürü” olarak gören despotizme karşı akıl, özgürlük ve çeşitlilik kavramlarını öne çıkarması çok önemli.
Anayasa Mahkemesi’ne göre idari, mali ve bilimsel özerkliğin üniversite özerkliğinin ayrılmaz unsurları olduğuna dikkat çeken Arslan’ın şu vurgusu da önemli:
“Bunlardan birine yönelik müdahale diğerlerini de etkileyecek, üniversite özerkliğini ciddi anlamda sakatlayacaktır.”
İktidara demokratik çerçevede eleştiriler yönelten öğretim üyelerine yönelik baskıların arttığı, demokratik protesto haklarını barışçıl biçimde kullanan öğrencilerin şiddete maruz kaldığı ve cezalandırıldığı bir ortamda @AYMBASKANLIGI ‘nın bu yaklaşımının benimsenmesini dilerim.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Ibrahim M. Turhan

Ibrahim M. Turhan Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @ibrahimmturhan2

22 Oct
Türkiye ekonomisini bugünkü duruma getiren hazin süreçte üç büyük kırılma noktası var. Ve bunları tarih de kaydedecek.
1) 15 Mayıs 2018
2) 25 Mart 2019
3) 19 Mart 2021
15 Mayıs 2018:
CB Erdoğan Londra’da katıldığı yatırımcı toplantısında; “faiz sebep-enflasyon sonuçtur, bu konudaki bilgilerinizi gözden geçirin…Merkez Bankası yürütmenin başındaki cumhurbaşkanının verdiği sinyalleri bir kenara koyamaz” dedi.

bbc.com/turkce/44134215
O zamana kadar Erdoğan bu sözleri zaman zaman sarfediyordu. Ama yönetimde yer alan sağduyulu ve yatırımcıların güvenilir gördüğü isimler, piyasaları, bunun dünyanın her yerinde politikacılardan duyabileceğiniz seçmene yönelik retorik olduğuna ikna ediyordu.
Read 18 tweets
19 Oct
Bugünkü TÜSİAD toplantısı bana
4 Şubat 2020’de Gazete Pencere’de yayımlanan yazımı çağrıştırdı.
Twitter hesabından paylaşılmaya çok uygun olmasa da son kısmını ilgilenenler için bir akış olarak paylaşıyorum.
Tekerlek, tarım ve yazı devrimlerini yerleşiklilik; sanayi ve bilgi devrimlerini kentlilik yaptı. Demokrasi de yine kentli orta sınıfın eseriydi. Bu toplumsal sınıf Batıdaki bütün değişimlerin itici gücü oldu.
Orta sınıfın zenginliği, meslek sahipliği ya da rasyonel ticaret kazancı yoluyla oldu.
Birincisi seküler bilginin sistemleştirilmesini, ikincisi bilimsel buluşları, dolayısıyla araştırma ve geliştirmeyi gerektiriyor ve orta sınıf bunlara parasal destek sağlıyordu.
Read 11 tweets
19 Oct
100 TL banknotunuz…
Siz 100 TL’niz var sanıyorsunuz ama hükümetlerin eli cebinizde…
Enflasyon yoluyla paranızı size fark ettirmeden ‘tırtıklıyorlar’.
İşte Ocak 2009’da dolaşıma çıkan yüz liralık banknotun hazin hikayesi… Image
Ağustos 2014:
Ocak 2009’dan beri birikimli enflasyon %51,3
Siz hâlâ cebinizde 100 TL var sanıyorsunuz ama Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapıldığı gün o banknotun satın alma gücü ilk günkü değerine göre sadece 66 TL 10 krş.
Paranızın üçte biri gitti❗️
2016 Ağustos:
Aradan iki yıl geçmiş…
İki seçim yaşanmış. Biri seçim hükümeti olmak üzere dört hükümet gelip geçmiş. Ülke hain bir darbe girişimini halkın dirayeti sayesinde atlatmış. Sular durulduysa da riskler artmış.
Birikimli enflasyon %75,1.
100 TL olmuş 57 TL 10 krş.
Read 9 tweets
27 Sep
Merkez Bankası Başkanı, basında yer alan mülakatta; “Türkiye'nin risk priminin bu kadar yüksek olmasına çok anlam veremediğini” söylemiş.
Zaten anlayabilse sorunun en az bir kısmı çözülmüş olurdu.
İşe yarayacağından kuşkuluyum ama iyi niyetle anlamasına yardımcı olmaya çalışalım.
Kredi temerrüt takası primiyle ölçülen ülke risk primi de kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği kredi notu da aynı şeyin göstergesidir; borçları zamanında ve tam olarak geri ödeyebilme gücü.
Bankacılık mesleğinden olduğu için kendisinin de iyi bileceğini tahmin ettiğim üzere kredi değerliği beş başlıkta incelenir.
Bunlara (İngilizcedeki karşılıklarının baş harflerine atfen) “kredinin 5 C’si” adı verilir.

1)Capacity
2)Capital
3)Collateral
4)Character
5)Conditions
Read 25 tweets
27 Sep
Küresel likidite koşulları bir belirsizlik unsuru haline geldi.
Çin’deki gelişmeler Asya’daki bütün gelişen piyasa ekonomileri için risk algısını olumsuz etkiliyor.
Üretim maliyetleri bir süre daha yüksek kalmaya devam edecek.
Küresel ölçekte bir enerji sorunu yaşayacağız.
Üretici fiyat enflasyonu son 9 ayda 25 puan artış kaydetti.
Ocak’tan beri son 36 aylık birikimli tüketici fiyat enflasyonu yüzde 50’nin üzerinde.
Para politikasının fiyat istikrarı ve finansal istikrar için -çapa olmak bir yana- ilave bir güvensizlik unsuru olacağı anlaşılıyor.
Ekonomide, Kasım sonuna kadar sürecek çalkantılı bir dönem bizi bekliyor. Politikalarda öngörülebilirliğin azalmış ve enflasyon başta olmak üzere makro kırılganlıkların artmış olması, Türkiye’yi fırtınalı sulara doğru pusulasız seyretme zorluğuyla karşı karşıya bırakıyor.
Read 4 tweets
26 Sep
Evrendeki varlığın sadece yüzde 5’ini gözlemleyebiliyoruz. Geriye kalan yüzde 95’in ise var olduğunu biliyoruz ama ne gözlemleyebiliyoruz ne niteliği hakkında bilgi sahibiyiz.
*
Uzay boşluğu dediğimiz şey gerçekte boşluk değil.
*
Parçası olduğumuz varoluş gerçeğinin muhteşemliği!
Einstein’ın 1915’te ortaya koyduğu Genel Görelilik kuramı, uzay ve zamanın aslında tek bir doku olduğunu, kütleli nesnelerin uzay-zamanı eğip büktüğünü, kütleçekimini cisimlerin kütlelerinden kaynaklanan bir kuvvet değil, uzay-zamanın eğilmesinden kaynaklandığını gösterdi.
O dönemde genel kabul gören görüş, galaksimiz Samanyolu’nun durağan ve sonsuz bir boşlukla olduğuydu. Evrenin bir başlangıcı yoktu. Einstein, kütleçekim kuvvetinin evrensel bir yasa olduğunun farkındaydı ve bu durum durağan-ezelî evren kabulü ile bir çelişki yaratıyordu.
Read 23 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(