📢Dünyada insanların birbirini yönetmesini sağlayan belli başlı yalanlar vardır.Bunlardan biri de eşitliktir. Eşitlik, gerçekte asla yoktur.İnsan toplulukları birbirinden farklı dönemlerde medeniyet(şehirleşme) ve uygarlık (devletleşme) ve uluslaşma yaşarlar.Eşitlik hiç olmadı
⬇️
Peygamberin de belirttiği gibi,bilenle bilmeyen bir değildir.Bilenin bilmeyenle eşit olmadığını o da söylemiş. Kimlik kartları ve akıllı sistemlerin olmadığı dönemlerde insanların birbirinin soyunu ayırt etmesi için belli başlı ayrımlar söz konusu olmuş. Peki niçin gerekliydi?
⬇️
Milletlerin bir yöneten sınıfı bir de yönetilen sınıfı olur. Yönetilen sınıfı yöneten yaparsanız, eline bakkal dükkanı geçmemiş adamın eline holding vermiş olursunuz. Yönetim işi öteden beri bir sınıfın elinde pişmek, olgunlaşmak ve kültür isteyen karmaşık bir uğraş olmuştur.
⬇️
O sınıf içerisine girilmez en fazla onun rızası ile dahil edilirdin.Eğer avamı asile eşitlersen devletin düzeni bozulurdu. Patrona halil mesela gücü eline aldığında kendisine borç veren Rum kasap Yanaki'yi Eflak'a vali olarak göndermişti. Çünkü yönetim kapasite ve kadro işidir
⬇️
Bu sebepten bir"avam"yönetime geldiğinde yönetimi kendisi gibi diğer hemşehrileri ya da diğer köy soylularla doldurma eğilimindedir.Çünkü kadrosu olmadığından"kendisine borçluluk hissedecek" bir kitle yaratır ve onları idare ederken devleti de idare eder. Gerçekte devlet çürür
⬇️
Bu hiçbir şekilde durdurulamaz çünkü sivil bilinç yani yurttaş bilincinde olmayan ve medeni(şehirli) atmosferde büyümemiş kimseler, kurumları eleştirilemez yaparlar ki ne kurum eleştirilsin ne de hataları. Memur olduklarını da unutturur, kutsal lidere oynarlar. Çürüme hızlanır
⬇️
Toplumlar bu kamburları üzerlerinden atmayı bazen birkaç nesil sonra öğrenirler bazen de bir çöküşle. Sonrasında ise bir daha avamı iş başına getirmemek için kuralları sağlam şekilde koyar ve taşları daha sağlam oturturlar. Eleştirilemeyen kurumun çürümesi onlara ders olmuştur
⬇️
Bir avamın mantığı ile bir asilin mantığı farklı çalışır. Örnek:
Bir pozisyon için asilin fikri sorulsa, ya da o iş için tam yetkisi olsa aklına ilk o işi iyi yapacak olan birini almak gelir. O da yoksa o işe ihtiyacı olan biri. O da yoksa ileride ona lazım olacak olan biri.
⬇️
Ama avamın ilk aklına gelen şey, "kendisine lazım olacak biridir". Liyakat değil, sadakat önemlidir çünkü hep o pozisyonu kaybetme korkusu duyar ve onu koruyacak olan bir hemşehriler ağına güvenir. Alttakiler de o pozisyonu ömrü boyunca bulamayacakları için üsttekine mahkumdur
⬇️
Bu tür ülkelerde sistem de devlet de kurumlar da kutsaldır. En ufak bir eleştiri sanki o sistemi vergileriyle ayakta tutanlar vatandaşlar değilmiş gibi, onlara ihanet olarak döner. Bir anda kendisini vatan haini bulur. Devletse son hızla şelaleden aşağı gidiyordur. Çare yoktur
⬇️
Asalet araplarda çok önemli olmuş. Avrupalılarda da. Türklerde eşitlik kuralları belirsiz olduğundan sürekli devletleri yıkılmış ve sürekli de devlet kurmuşuz. Yıkılan 16'dan fazla devletin bir kısmında sebep bundan. Osmanlı bile büyük kardeşi ufaktan üstün tutup çözmüş biraz.
⬇️
Eşitlik kavramı tamamen eşitliğe dayalı olsaydı, Ben padişahın şehzadesiyim devlet benim hakkım! Hayır ben de şehzadesiyim! Benim hakkım! olurdu gibi kavgalarla devlet yıkılırdı.Ama gördüğünüz üzere eşitliğe bir kural ekliyorsun ve devlet kurtuluyor. Çünkü eşitlik,yıkıcıdır da
⬇️
Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa? Diye özetlemiş atalarımız. Bir ülkede herkes asil olamayacağı gibi herkes de avam olamaz. Asaletin de kuralları olmalıdır. Türkler, bu kuralları koymakta da başarılı olamamış korumakta da. Ama Almanlar hayli başarılıdır. Nasıl mı? Bakalım mı?
⬇️
Mesela Almanlarda birinin edindiği veya bir şövalyeden miras aldığı soyluluk, baron veya şovalye soyunun bir temsilcisi olarak eski bir soydan gelir ve bu onu Uradel yapar. Asalet de o baronun kadim haysiyetine dayalıdır. Yok eğer bir belge ile asil yapılmış ise Breifadel olur
⬇️
Pek tabii ki, baronluğunu daha dün kazanan bir baron, altı yüz yıl ailesinde baronluğu elinde tutan bir baronla karşılaştırıldığında, eşit olmaması gerekir. İşte bu sebepten Uradeller,Brifadellere göre kıdemlidir. Birisine bir kral ya da imparator vermişken diğeri hep sahiptir
⬇️
İmparator tarafından verilen bu lisansla kişi, asil mertebesine yükseltiliyor.Bu sağdaki gördüğünüz ise onun aile arması oluyor.En üstte ise imparatorun amlemi. Size verilen aile arması da yapacağınız evlilikler ve ticaretlerde nişanlarda taşınacak. Koyun damgası gibi bir nevi
⬇️
Bu aynı zamanda "evet bu kişi, devlete yakın olma ehliyetine sahip kişidir" belgesi demektir de. Asil olmanın şartları ve özellikleri ile asillerin görgü kuralları da listelenmiş. Hatta bir sahte asil ya da görgüsüzün nasıl tanınacağına dair de kuralları yazmıştır Almanlar.
⬇️
Oturup kalkması,yürümesi,horolop şorolop tarzlı kimselerin yönetime oynamamaları konusunda da kurallar keskindir. Bu sebepten şehirler de gelişmiştir, medeniyet de, ekonomi de. Hemşehricilik de olmaz İtibar için asil, bilim ve sanatı, avamsa araba ev ve sarayı önemser. Şaşmaz!
⬇️
Almanlarda bu asaletin kuralları ve basamakları da mevcut. Mesela bizdeki eşrafın karşılığı olan "Adlig" var. Uzun süredir bir saygınlığı miras alan bilinen asiller bu gruba giriyor. Adler kelimesinden geliyor bu. Adler de Edel-Aar yani Asil kartal kelimesinden.
Almanlığın özü
⬇️
Bakmakla görmek arasında ufak bir fark vardır. Siz bu bayrağa baltığınızda sadece bir kuş görürsünüz ama o kuş, ülkeyi sürekli olarak idare edecek olan asil ve yönetici tabakanın bayrağa çakılı mührünü gösterir. Bu da bu ülkeyi belli bir yönetici sınıf yönetebilir demektir.
⬇️
Almanların soyadlarına baktığınız zaman misal "Bauer" ise çiftçidir. "Müller" değirmenci, "Schmidt" nalbant, demirci, "Schneider" ise terzidir. Bunları at çöpe. Von Krest, Von Bismarck Von Papen, Von Manstein veya Graf gibi takılar alıyorsa işte anlayın ki o boş biri değildir.
⬇️
Bu graf'lar kont gibi. Türklerdeki "bey" veya daha doğrusu "ayan" ile özdeş denebilir. İngilizlerde "earl" ile geçiyor bu ünvan. Bunlar önce Junker yani genç soylu olarak (bizdeki çelebi gibi) doğuyor ve sonrasında baron ailesindeki tüm erkek üyeler gibi Graf ünvanı alıyorlar.
⬇️
İnsanlar bir devrim yapacaklarında o devrimin gelecekte nerelerine g*receklerini de hesap etmelidirler.Zira sistemler binlerce yılda oluşur ve siz o sosyal tabakaları eşitlerseniz sözde eşitlikte kimin nemalanacağını bilemezsiniz. Eşitliği çıkaran ilk zümre oradan yürüyecektir
⬇️
Sovyetler sözde demokrasiye geçtiğinde elektrik kurumunun başında kim varsa, enerji sektörünün oligarkı o oldu.Sanayi tesislerinde kimler yönetici ise oligarklar, işadamları onlar oldu.Kıçı açık Rus köylüsü Rusya İslav aleminin yıldızı diye dehlene dursun kaderi daha pisleşti.
⬇️
Eşitlik hikayedir. Asla olmaz.
Ama asilin yönetiminde kurallar, oranlar bellidir. Asilin yediği de bellidir. Vergi neyse o. Ama avam yediğinde hamuduyla götürür ve hemşehrisine yedirir, halka da koklatır. Bu sebepten bir millet ayakları başa getirdiğinde her şeyi hak etmiştir.
⬇️
Floodda kazara Bilenle bilmeyenin eşit olmadığına yönelik hadis demişim.Zümer suresi 9. ayet idi.Affola. Bir bilenden kastı burada Allah, işi bilen, işin ehli olan gibi de yorumlanabilir. Yani bir ekolden gelmiyor ise ona işi vermeyeceksin yoksa sonradan görme olur ülke batar
⬇️
Bilen, bilgisi ile yönetir. Bilgisi yoksa bir ekolden gelir, o sınıf içerisinde bilenlerle dolu bir ortamda seçme imkanına sahiptir ki kraliyetler, soylular ve aristokrasi yönetimlerinde bu böyledir. Aksi halde hemşehricilik devreye girer ve milletler çok kötü bir döneme girer
⬇️
Rusya'da Çarlık Çar sülalesinin katledilmesi ile devrildiğinde ortaya çıkan boşluk 1950'lere dek hiç dolmadı. Dediğim oldu mantığıyla iş başına gelen Stalin gibi "Hıdolar" milyonlarca insanın açlığına sebep oldu. Ne hesap verdiler ne de aldatıldık dediler. Ölen öldüğüyle kaldı
⬇️
Bu tür devrimlerde liderler beraber yürüdükleri kişileri sürekli değiştirir. Önce samimi ideologlarının başını yer. Kendilerini o ideolojiye göre kontrol edecek kimse kalmayana dek. Arnavutluk'ta Enver Hoca'nın Kemal Stafa'yı, Stalin'in de Sultan Galiyev'in başını yediği gibi
⬇️
Enver Hoca en yakın arkadaşı Mehmet Şeyhu'yu bile öldürtmüştü. Lider sadece kendisinin kalması üzerine kurguladığı habis yönetimi ile geberene dek iktidarda kalacağı bir dönem için uğraşır ve artık o bunarken sadece yemlenenler ve onu yüceltenlerin rant yönetimi söz konusudur.
⬇️
Lider ayakta durma yetisini kaybetse onu gerekirse çelik destekle ayakta tutarlar. Lider konuşamasa da "şunu söyledi" der, onu konuştururlar. Lider saçmalasa, "şunu söylemek istedi" derler. Avamın rantını sürdürmesi için tek silahı, liderin kutsallığıdır. Lider ölmemelidir.
⬇️
O rant şemsiyesi düşerse en çok altında beslenen ve yemlenen gruba monte olacağı için lider ve liderin kutsallığı hiçbir şekilde bozulmamalıdır. O bir bayraktır ve düşmemelidir.Düşerse ülke düşer,düşerse İslav alemi düşer.Bu yüzden avamokrasilerde bu yönetim kendini tekrarlar
⬇️
Şimdi ellerinizi semaya kaldırın ve deyin ki;
Allah'ım, yaşadığım ülkemde böyle şeyler olmadığı için sana ne kadar hamd ü senalar etsem az. Şükür ki bolluk içerisinde, kültürlü insanlar tarafından yönetiliyoruz.Horolop şorolop kimselerce değil ve şükür ki eşitiz.
Elhamdülillah🤲
Haklar nüfusa göre elde edilir. En aptalca hakkı bile bir rakama ulaşmadan elde edemezsin. Dünyada varım diyeceksen, nüfusun olmalıdır. Her ekonomik kriz, gelip geçicidir. Çakılı ve yekpare haldeki nüfusunuz ise en etkili silahınızdır. Para gelir, gider. Nüfus varsa umut vardır!
İçinde bulunduğumuz dönemin iyi yanları da var kötü yanları da. En iyi yanını söyleyeyim. Hindistan'a bakın. Nüfus çok ama işe yarar kısım seçilip iyi yerlere getiriliyor. Onlar sayesinde ülke üretiyor, gelişiyor, süper güce oynuyor. Vasıfsız insana ekmek az. Kabul edeceğiz bunu
Zeki, kaliteli, eğitimli insan bir şekilde artık doğal seleksiyon kurallarına göre hayatta kalacak. Darwinci değilim ama gerçeğimiz budur. Seneler önce bir vasıfsız adamın 600 euro kazanması makul değil demişti birisi. Tepki vermiştim. Ne olmalı? Demiştim. 100 usd olmalı demişti
Kim West, oğlunu doğar doğmaz evlatlık olarak vermiş ve onunla yıllar sonra buluşunca oğluna aşık olmuş ve evlenmişler. Çocuk da yapmak istiyormuş. Medyaya da konuşurken daha mahrem detaylara girmiş ve "inanılmaz bir deneyimdi" demiş. Dünyada böyle aptal şeyler de yaşanıyor işte.
Bu 47 yaşındaki Malawi'li kadın ise oğlunun eğitimine çok para harcamış. Neden onunla başka bir kadın evli olsun ve ona yatırım yaptığım ter döktüğüm işlerden ve meyvesinden nemalansın? Bu olmayacak. Kürtaj yapan diğer kadınlara yetki vermemek için oğlumla evleniyorum” demiş...
Bu tür sapkınlıkların doğallaşma süreci üzerine bazı uzmanlar ve diyorlar ki;
Yüzlerce yıl önce lanetlenen birçok ilişki, toplumda yayıldıkça normalleşiyor. Kültür önce reaksiyon gösteriyor, sonra sindirmek istiyor, sindiremezse de sessizce LGBT gibi kabullenmek zorunda kalıyor.
Bir kelebek için yapılmış dünyadaki en güzel şarkı olabilir. Tatar Türkçesinde bir klasiktir. Kübelek. (Kelebek demekmiş) Bu, Tataristan versiyonu. Fin Tatar versiyonu daha slow gidiyor...
Bu da Finlandiya Tatarlarının versiyonu. Şakir Deniz Bedredttin'in "Başkarma" adlı müzik grubu gerçekten de 1990'larda harika işler yapmıştı. Grubu ülkemizde hiçbir milliyetçi davet etmediği için bilmemeleri doğal. @denizzone 'a da buradan selamlar diyelim
Müzikleri, Tatarların Finlandiya'da gururla var olmaları adına çok şey ifade ediyor. 2 bin kadar Fin Tatar, günümüzde Finlandiya'da dillerini yaz kamplarında öğrense ve çok iyi konuşamasa da yine var olmaya çalışıyorlar.Bashkarma grubu şarkılarını dinleyin
1 saat öncesi itibarıyla Bosna Hersek içindeki Sırp Cumhuriyeti meclisi, Bosna Hersek devlet yetkilerini Sırp Cumhuriyetine devredecek paralel kurumları oluşturma kararı almıştır.Bu sözde bir kurumsal yedekleme olarak yapılsa da savaş başlatacak kıvılcımdır.Bosna'da işler karışır
Tartışmaları biraz izledim. Burada yargı,savunma, güvenlik ve dolaylı vergilere dair yakın gelecekte tamamen bağımsız hareket edecek idarelerin organize edilmesi kararı alındı ki bu, resmen Dayton antlaşmasının açık ihlali. Boşnaklarsa yapıyı korumak için yine Avrupa'ya bakıyor.
Bosna Sırp Cumhuriyeti başkanı Dodik, muhalefeti dış mihraklarla irtibatlı olmakla suçladı ve her zamanki gibi kuru milliyetçi söyleme geçti. Konuşmasında birkaç defa muhalefete, yabancılara ve Bosna Hersek'teki üst yapıya salladı(kendisi de üst yapının parçası) bu klasikti zaten
1920'lerde 1.Dünya savaşının vergilerini ödemek için Para basma ekonomisi ile halkını kandıran Almanya, bir el arabası kadar para ile bir somun ekmek aldığı Weimar döneminden geçti. Bu fukaralık döneminde insanlara "Faşizm" satan Hitler, onları yok oluşa götürecek adam olmuştu
⬇️
Tüm ekonomi, 15-20 Musevi iş adamı ve bankerin elindeydi. İhaleler, yatırımlar bunlara veriliyordu ama onlardan başkasında para olmadığı içindi. Almanya o kadar çaresizdi ki burnunun dibindeki adalara (?) yok pardon Ruhr kömür havzasına Fransa çökerken ses bile çıkaramamıştı
⬇️
Durum böyle iken ülke içerisindeki kimi bölgeler, kendi başlarının çaresine bakmaya başlar. Örneğin Münih merkezli Bavyara'da bir Sovyet Cumhuriyeti ilan edilir. 36'sında bir Rus Yahudisinin peşine takılanlarla ilan edilen bu devlet, 1 ay yaşar. Ülke adeta çiftliktir.
⬇️
🇨🇳Çin, Dünya'nın en büyük pirinç üreticisi olmasına rağmen uzun yıllar pirinci satmadı ve ülkesinde ucuza verdi.Pirinci hep Hindistan sattı.Çünkü Çin'de halkın temel gıdası buydu. Türkiye'de de temel gıda maddelerinin sınır ticareti adıyla tüketilmesine acilen bir kota konmalı
👇
Edirne'de pazarda konuştuğum bir peynirci, Bulgarların her hafta 15-20 kg peynir, bir o kadar da zeytin ve tereyağı alıp gittiklerini söyledi. Bir diğeri de manda sütü ne varsa alıp götürüyorlar dedi. Biri de somun ekmek, sucuk, et ne varsa alıyorlar diyor. Sınırda kota yok.
👇
Normal şartlarda her ülkenin belli bir alışveriş kotası olur. İhtiyacı aşan anormal alımlar gümrüğe takılır. Bir araçta 1-2 kg normaldir ama 8 peynir tenekesini aracına alan adam var. Edirne gibi bir şehrin İstanbul'u beslemesi gerekir Bulgaristan'ı değil. Öncelik iç pazardır.
👇