Polonya sınırına yalnızca 10 kilometre mesafedeki Ukraynalılara eğitim verilen NATO üssü Rusya tarafından vuruldu.
Ciddi bir savaş tehlikesi...
Ukrayna topraklarında Nato üssü olmadığı için buradaki üssün Nato üssü olmadığını belirterek ifade etmem gerekirdi.
NATO'nun eğitim verdiği NATO'ya ait olmayan bir üsse saldırı oldu. Yine de Nato varlıkları ile Rus ordusu arasındaki askeri tehlikeli bir yakınlaşma. Risk sürüyor.
Buradaki nüans şu:
Ne ABD ne Rusya doğrudan birbirlerini hedef almak istemiyor. Özellikle ABD hiç istemiyor. Fakat bu demek değildir ki Rusya'nın NATO varlıklarını hedef almak istemez. Aksine ister. Çünkü bunu savaş için değilse bile "yaptırımlar" için kullanabilir.
ABD, Rusya'nın NATO varlıklarını hedef alması için bir tür sabotaj bile düzenleyebilir. Ukrayna askeri varlığı kılığına girmiş bir NATO varlığının Rusya tarafından vurulması için sabotaj düzenleyebilir. Veya bir tür yanlış istihbarat sonucu...
ABD'nin buradaki pratik çıkarı, saldırının NATO'ya yapıldığı propagandasıyla tüm üyeleri Rusya karşıtı tavır alması için zorlama imkanı elde etmesidir. Mesela Türkiye ve Macaristan'ın...
Ayrıca ABD artık NATO varlıklarının da hedef alınmasıyla birlikte savaş riskini hiç değilse diplomatik açıdan dile getirip üyeleri daha ağır ekonomik yaptırımlar için ikna etmeyi de deneyebilir.
Özetle, böyle bir sabotaj Rusya'yı şeytanlaştırma amacına hizmet ettirilir.
Ek olarak şunu da belirtmek gerekir: Taraflar birbirlerini askeri olarak hedef almak istemeseler bile belli bir eşiğin aşılmasıyla çatışma riski kontrol edilemez noktaya gelebilir. O noktada tam bir bilinmezlik oluşur. Bunu da hesap etmek gerekiyor.
Özetle, şahsi fikrime göre ABD tarafından Rusya'nın NATO varlıklarını hedef almasını sağlama sanatı icra ediliyor olabilir. Bugünkü hadise buna örnek teşkil ediyor.
Şayet ABD bunu sağlamaya çalışıyorsa niyeti ortalığın fazla kızışmasıdır ki bahsettiğim risk tam olarak budur.
Şimdi birileri "İyi ama bunu tahmin eden Rusya neden bir NATO varlığını vursun ki?" diye sorabilir.
Bunun cevabı açık: Rusya bunu istemez. En azından şimdilik. Ama ya istemeden yapması sağlanırsa? İşte sabotajdan kastım bu.
Mesela Rus istihbaratı acaba bugün vurdukları yerde Nato eğitimi verildiğini biliyor muydu? Veya ABD bir şekilde Rus istihbaratının bölgede sadece Ukrayna varlıkları olduğunu düşünmüş olmasını sağlamış olabilir mi?
Biraz karışık gelebilir...
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Mustafa Kemal, 13 Mart 1899 günü Harbiye'ye 1283 numaralı öğrenci olarak kayıt oldu.
Bir kaç ay sonra nöbetçi subaylardan biri Mustafa Kemal'i çağırıp Dahiliye Müdürü Albay İbrahim Bey'in yanına girmesini söyledi.
Mustafa Kemal odaya girdiğinde İbrahim Bey'in yanında okula kayıt için gelen bir genç bulunuyordu.
İbrahim Bey odadaki genci "Ali Fuat Efendi, Müşir şehit Mehmet Ali Paşa'nın torunudur" diyerek tanıttı. Sonra da Ali Fuat'a dönüp "Mustafa Efendi, sizden birkaç ay önce Manastır Askeri İdadisi'nden geldi. Çalışkan, iyi huylu, zeki çocuktur. Onunla iyi anlaş" dedi.
Herkesin gözü önünde ama kimseye fark ettirmeden çok ilginç bir hadise yaşandı. Size tüm partilerin Türkiye'yi ilgilendiren ÇOK önemli bir konuda "aynı çizgiye" geldiğini söylesem inanır mısınız?
Kafa açan bir bilgisel geliyor. Şaşıracaksınız. Gelin anlatayım.
1* Ukrayna savaşının hızlı gündeminin gölgesinde 6 parti bir araya gelerek Türkiye'nin geleceğine yönelik kritik bir mutabakat metni ilan etti. Metnin bir paragrafı hepsinin önüne geçerek tam da anlaşılmayan türden kafa karışıklığı yarattı.
1921 Anayasası...
2* Metin, Türkiye'de çoğulcu demokrasinin hiçbir zaman gerçekçi anlamda olmadığını ifade ettikten sonra 1921 Anayasası'nı ayrı yere koyarak altını çiziyor.
1921 Anayasası çoğulcu demokrasi açısından daha kapsayıcı ama sonrakiler dar kalıplı... İlginç.
Atatürk'ün çok bilinen ama tam olarak anlaşılamayan sözü... Dünyanın adım adım savaş dönemine yürüdüğü bir dönemde Atatürk'ün bu sözü söylemesine neden olan etkenler bugün de geçerlidir.
Türkiye'nin bu söze sıkıca tutunması gerekiyor. Çünkü...
1* Atatürk karakter olarak barış adamıydı. Hayatının hiçbir döneminde İskender gibi Napolyon gibi ihtiraslı liderlerin sahip olduğu yayılmacı arzulara sahip olmadı.
Hatta kendisini Napolyon'a ve İskender'e benzetenlere karşı çıktı. Onlardan farklı olduğunu düşünüyordu.
2* İskender'i memleketini unutup uzak diyarlarda savaştığı için eleştiriyordu. Napolyon'u ise kişisel ihtirasları nedeniyle Avrupa'yı kana bulamakla suçluyordu.
Ona göre savaş bir milletin onu öldürmek isteyenlere karşı ölmemek için başlattığı bir hareket olduğu sürece meşruydu.
Yüz yıl önce Milli Eğitim'i ABD'ye verebilmek için önce ortada Milli Eğitim olması lazım. Bu palavraları bir kenara bırakalım. Size gerçekleri yazayım.
Eğitim Bakanlığı'nın 1893 tarihli raporuna göre o tarihte Osmanlı genelinde 4572 MİSYONER okulu bulunuyor.
1* Osmanlı Devleti 1830'lardan itibaren adeta MİSYONER pazarı haline geldi. İngiltere ve Fransız misyoner teşkilatları ülke genelinde okullar üzerinden adeta işgal başlattı.
1893'e gelindiğinde toplam okul sayısı 4572 oldu. Belgesini de vereyim. Sonra lafı edilmesin.
2* Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nin Yıldız Perakende Maârif Nezareti Maruzatı'ndaki 3 numaralı dosyasının 31 numaralı gömleğinde yer bu araştırmaya ilişkin rapor yazılı.
1900 yılında ABD'nin sadece Anadolu'da 417 okulu ve 17556 öğrencisi vardı. Ve bunlar sıradan okullar değil.
ABD, iki ay önceye kadar Rusya'ya karşı pozisyon almakta tereddüt eden AB'yi pek çok yaptırıma ortak ederek Moskova karşısında konumlandırmayı başardı.
Ama asıl mesele Rusya'ya enerji yaptırımı uygulamak ve Rusya'ya destek vermesi halinde Çin'e ikincil yaptırım uygulamak. Zor.
ABD-AB olur da vites artırarak, Rusya'ya enerji yaptırım uygulasa bile Çin, Rusya'nın alıcısı olmayı (elbette AB'nin ödediğinden daha düşük bir bedel üzerinden) kabul edebilir.
Bu durumda ABD-AB'nin vitesi yeniden artırması ve Çin'e de ikincil yaptırım uygulaması gerekecek.
Fakat şimdilik bu ihtimaller çok düşük. Çünkü böyle bir durumda AB'nin tam olarak resesyona gireceği konuşuluyor. Çarşıyı ciddi halde karıştıracak ihtimaller bunlar.
Ama Ukrayna direnmeyi başarır ve Putin Kiev'i Halep'e çevirirse o zaman neler olabilir meçhul.
Rusya, Ukrayna Savaşı'nda nasıl başarısız oldu? Çin pozisyon mu değiştiriyor? Hindistan ve Türkiye'yi bekleyen tehlike ne? Savaşta şimdiye kadar neler oldu ve şimdi ne olacak? Büyük bir yıkım yaklaşıyor.
Gelin anlatayım.
1* Rusya sürecin en başında, diplomasi masasının kilitleneceğini ve sahaya ineceğini tahmin ediyordu. Bu nedenle tüm stratejisini Donbas'ı tanımak ve akabinde Zelenski'yi devirip Rus yanlısı bir hükümet getirmek üzerine kurmuştu.
2* Süreç tam da beklendiği gibi gerçekleşti. Rusya, Ukrayna ordusunu devre dışı bırakacak türden hava taarruzu ve siber saldırı başlatıp kilit şehirlere yüklendi.
Hesaplamalara göre 5-7 gün içerisinde kilit şehirler düşecek ve hükümet devrilecekti.