Mustafa Kemal, 13 Mart 1899 günü Harbiye'ye 1283 numaralı öğrenci olarak kayıt oldu.
Bir kaç ay sonra nöbetçi subaylardan biri Mustafa Kemal'i çağırıp Dahiliye Müdürü Albay İbrahim Bey'in yanına girmesini söyledi.
Mustafa Kemal odaya girdiğinde İbrahim Bey'in yanında okula kayıt için gelen bir genç bulunuyordu.
İbrahim Bey odadaki genci "Ali Fuat Efendi, Müşir şehit Mehmet Ali Paşa'nın torunudur" diyerek tanıttı. Sonra da Ali Fuat'a dönüp "Mustafa Efendi, sizden birkaç ay önce Manastır Askeri İdadisi'nden geldi. Çalışkan, iyi huylu, zeki çocuktur. Onunla iyi anlaş" dedi.
Böylece Mustafa Kemal ve Ali Fuat tanışmış oldu. İbrahim Bey, Ali Fuat'ı Mustafa Kemal'e emanet edip "Kendisine ne şekilde hareket etmesi gerektiğini güzelce anlat. Askeri İdadi'den gelmediğini de dikkate al" dedi.
Ali Fuat St. Joseph mezunuydu. İdadi'den gelmiyordu. Sınava girip kayıt hakkı kazanmıştı. İbrahim Bey'in kastettiği durum buydu.
Emri alan Mustafa Kemal, Ali Fuat'a dönüp "Buyurun arkadaş, gidelim" dedi. Yan yana yürüyorlardı.
Ali Fuat, Mustafa Kemal'in kolundaki çavuş şeridini fark edince "Siz önden geçin çavuşum. Ben sizi takip edeyim" dedi.
Mustafa Kemal kısa süre içerisinde sınıf çavuşu olmuştu. Ali Fuat bu ayrıntıyı fark edip rütbesine itaat göstermişti.
Önce yatakhaneye gittiler. Ardından da dersliğe geçtiler. Pencelerin önünü Nişantaşı'nın aristokrat daireleri kısmen kapattığı için içerisi biraz karanlıktı. Mustafa Kemal "Dershanemiz karanlıktır fakat bizim yüreklerimiz aydınlıktır" dedi.
Akabinde iki genç arasında sohbet başladı. Mustafa Kemal, Ali Fuat'a hangi okuldan mezun olduğunu sordu. Sonra sustu. Bir şeyler sormak istiyor ama çekiniyor gibiydi. Ali Fuat "Galiba başka şeyler de öğrenmek istiyorsunuz" dedi.
Mustafa Kemal, idadi derslerini sınavla verip vermediğini sordu. Ali Fuat tüm dersleri verdiğini fakat okulda bazı derslerin Fransızca öğretildiği, bu derslerin sınavlarını da Fransızca verdiğini söyledi.
Mustafa Kemal Fransızca'ya meraklıydı. "Çok iyi, çok iyi..." dedi. Ve ekledi:
Merak ettiğim bazı Fransızca eserleri okumak için sık sık sözlüğe müracaat ediyordum. Bundan sonra sizinle yararlanmaya çalışacağım.
Bu kez Ali Fuat, çavuş işaretinin üzerindeki sarı şeridin ne manaya geldiğini Mustafa Kemal'e sordu. Şerit, Fransızca sınava girip başarı kazanan öğrencilere veriliyordu.
Mustafa Kemal "Ailenizde asker var mı?" diye sordu. Ali Fuat "Ailemin bütün erkekleri askerdir" dedi.
İşte, Milli Mücadele'nin iki büyük kahramanı Ali Fuat Paşa ile Mustafa Kemal Paşa böyle tanışmıştı.
Daha sonra sıkı birer arkadaş oldular. Mustafa Kemal çok defa Ali Fuat'ların evinde kaldı. İkilinin dostluğu arada ufak bir küslük olsa da Atatürk'ün ölümüne kadar sürdü.
Ali Fuat Paşa yıllar sonra bu anılarını yazarken "Üzerinden altmış küsür yıl geçmiş olmasına rağmen o günü hala bütün heyecanı ile hatırlarım" demiş.
Ali Fuat ile Mustafa Kemal'in gençlik hatıraları okunmaya değer.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Polonya sınırına yalnızca 10 kilometre mesafedeki Ukraynalılara eğitim verilen NATO üssü Rusya tarafından vuruldu.
Ciddi bir savaş tehlikesi...
Ukrayna topraklarında Nato üssü olmadığı için buradaki üssün Nato üssü olmadığını belirterek ifade etmem gerekirdi.
NATO'nun eğitim verdiği NATO'ya ait olmayan bir üsse saldırı oldu. Yine de Nato varlıkları ile Rus ordusu arasındaki askeri tehlikeli bir yakınlaşma. Risk sürüyor.
Buradaki nüans şu:
Ne ABD ne Rusya doğrudan birbirlerini hedef almak istemiyor. Özellikle ABD hiç istemiyor. Fakat bu demek değildir ki Rusya'nın NATO varlıklarını hedef almak istemez. Aksine ister. Çünkü bunu savaş için değilse bile "yaptırımlar" için kullanabilir.
Herkesin gözü önünde ama kimseye fark ettirmeden çok ilginç bir hadise yaşandı. Size tüm partilerin Türkiye'yi ilgilendiren ÇOK önemli bir konuda "aynı çizgiye" geldiğini söylesem inanır mısınız?
Kafa açan bir bilgisel geliyor. Şaşıracaksınız. Gelin anlatayım.
1* Ukrayna savaşının hızlı gündeminin gölgesinde 6 parti bir araya gelerek Türkiye'nin geleceğine yönelik kritik bir mutabakat metni ilan etti. Metnin bir paragrafı hepsinin önüne geçerek tam da anlaşılmayan türden kafa karışıklığı yarattı.
1921 Anayasası...
2* Metin, Türkiye'de çoğulcu demokrasinin hiçbir zaman gerçekçi anlamda olmadığını ifade ettikten sonra 1921 Anayasası'nı ayrı yere koyarak altını çiziyor.
1921 Anayasası çoğulcu demokrasi açısından daha kapsayıcı ama sonrakiler dar kalıplı... İlginç.
Atatürk'ün çok bilinen ama tam olarak anlaşılamayan sözü... Dünyanın adım adım savaş dönemine yürüdüğü bir dönemde Atatürk'ün bu sözü söylemesine neden olan etkenler bugün de geçerlidir.
Türkiye'nin bu söze sıkıca tutunması gerekiyor. Çünkü...
1* Atatürk karakter olarak barış adamıydı. Hayatının hiçbir döneminde İskender gibi Napolyon gibi ihtiraslı liderlerin sahip olduğu yayılmacı arzulara sahip olmadı.
Hatta kendisini Napolyon'a ve İskender'e benzetenlere karşı çıktı. Onlardan farklı olduğunu düşünüyordu.
2* İskender'i memleketini unutup uzak diyarlarda savaştığı için eleştiriyordu. Napolyon'u ise kişisel ihtirasları nedeniyle Avrupa'yı kana bulamakla suçluyordu.
Ona göre savaş bir milletin onu öldürmek isteyenlere karşı ölmemek için başlattığı bir hareket olduğu sürece meşruydu.
Yüz yıl önce Milli Eğitim'i ABD'ye verebilmek için önce ortada Milli Eğitim olması lazım. Bu palavraları bir kenara bırakalım. Size gerçekleri yazayım.
Eğitim Bakanlığı'nın 1893 tarihli raporuna göre o tarihte Osmanlı genelinde 4572 MİSYONER okulu bulunuyor.
1* Osmanlı Devleti 1830'lardan itibaren adeta MİSYONER pazarı haline geldi. İngiltere ve Fransız misyoner teşkilatları ülke genelinde okullar üzerinden adeta işgal başlattı.
1893'e gelindiğinde toplam okul sayısı 4572 oldu. Belgesini de vereyim. Sonra lafı edilmesin.
2* Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nin Yıldız Perakende Maârif Nezareti Maruzatı'ndaki 3 numaralı dosyasının 31 numaralı gömleğinde yer bu araştırmaya ilişkin rapor yazılı.
1900 yılında ABD'nin sadece Anadolu'da 417 okulu ve 17556 öğrencisi vardı. Ve bunlar sıradan okullar değil.
ABD, iki ay önceye kadar Rusya'ya karşı pozisyon almakta tereddüt eden AB'yi pek çok yaptırıma ortak ederek Moskova karşısında konumlandırmayı başardı.
Ama asıl mesele Rusya'ya enerji yaptırımı uygulamak ve Rusya'ya destek vermesi halinde Çin'e ikincil yaptırım uygulamak. Zor.
ABD-AB olur da vites artırarak, Rusya'ya enerji yaptırım uygulasa bile Çin, Rusya'nın alıcısı olmayı (elbette AB'nin ödediğinden daha düşük bir bedel üzerinden) kabul edebilir.
Bu durumda ABD-AB'nin vitesi yeniden artırması ve Çin'e de ikincil yaptırım uygulaması gerekecek.
Fakat şimdilik bu ihtimaller çok düşük. Çünkü böyle bir durumda AB'nin tam olarak resesyona gireceği konuşuluyor. Çarşıyı ciddi halde karıştıracak ihtimaller bunlar.
Ama Ukrayna direnmeyi başarır ve Putin Kiev'i Halep'e çevirirse o zaman neler olabilir meçhul.
Rusya, Ukrayna Savaşı'nda nasıl başarısız oldu? Çin pozisyon mu değiştiriyor? Hindistan ve Türkiye'yi bekleyen tehlike ne? Savaşta şimdiye kadar neler oldu ve şimdi ne olacak? Büyük bir yıkım yaklaşıyor.
Gelin anlatayım.
1* Rusya sürecin en başında, diplomasi masasının kilitleneceğini ve sahaya ineceğini tahmin ediyordu. Bu nedenle tüm stratejisini Donbas'ı tanımak ve akabinde Zelenski'yi devirip Rus yanlısı bir hükümet getirmek üzerine kurmuştu.
2* Süreç tam da beklendiği gibi gerçekleşti. Rusya, Ukrayna ordusunu devre dışı bırakacak türden hava taarruzu ve siber saldırı başlatıp kilit şehirlere yüklendi.
Hesaplamalara göre 5-7 gün içerisinde kilit şehirler düşecek ve hükümet devrilecekti.