Thread by @FatihKumas4

1) Önemli düşünürlerden ve İslami kaynaklardan insanın ümit beslemesi ve gelecek adına umutlu olmasına dair bazı görüşler derlemiştim:

Evvelen Üstad diyor ki, yeis en dehşetli bir hastalıktır. Hatta seretan (kanser) diyor. Hutbe-i Şamiye/43.

ÜmitvarOlunuz Çocuklar

2) Yine Üstadın dediği gibi şedid bir düşman olan yeis, insanın faaliyet şevkini kırar ve atalet(tembellik) zindanına düşürür (Münazarat). Hocaefendi: Geleceği karanlık görmek, geleceği gerçekten karanlık hâle getirebilir ve kemalâta giden yolları yürünmez kılabilir.(Herkul/2019)

3) Erich Fromm diyor ki: Umut, daha büyük bir canlılık, daha büyük bir duyarlılık ve akılcılık sağlamak yönünde gerçekleştirilmek istenen her toplumsal değişimin, belirleyici öğesidir. (Umut Devrimi, sf.21)

4) Erich Fromm'un bahse konu olan kitabından bazı alıntılar yapmak istiyorum :

Umut, kendi içinde çelişkilidir (paradoksaldır). Ne edilgen bekleyiştir, ne de gerçekleşmesi olanaksız koşulların gerçekçi olmayan bir şekilde zorlanmasıdır.

5) Atlama anı geldiğinde sıçrayacak olan çömelik bir kaplana benzer umut.... Umut etmek demek, henüz doğmamış şey için her an hazır olmak, ama doğumun, bizim yaşam;, sürecimiz içinde gerçekleşmemesi halinde umarsızlığa, umutsuzluğa düşmemek demektir. (sf. 24)

6) Umut etmek, bir varolma durumudur. Yoğun, ancak henüz harcanmamış bulunan etkin olma durumunun içsel olarak hazır olmasıdır (sf.26). Umut yok olduğunda, yaşam olgusal ya da potansiyel olarak sona ermiştir. Umut, yaşamın doğasında, insan ruhunun dinamiğinde varolan bir öğedir.

7) Yaşamın doğasını oluşturan bir başka öğeye çok yakından bağlıdır. Bu öge, inanç'dır.(sf. 28)(Fromm'un burada kastettiği inanç, dini inanç değil, bir şeyin gerçekleşeceğine dair inançtır. Bu metinden bagimsiz olarak dersek, bir insanın dini inancı da umut beslemesine etkendir).

8) Benzer bazı mevhumları arapcanın mantıkı yapısında da görüyoruz: er-Recâ’nın ilk akla gelen anlamı, ümitsizliğin zıddı olan beklenti ve emeldir. er-Recâ’, sonunda mutluluk olan şeyin meydana gelmesini gerekli gören zandır...

9) ...Yavrulama vakti gelen deve için “erceti’n-nâka” denir. Deve sahibi, yavrunun doğmasına ilişkin ümit beslemeye başladığı için böyle bir ifâde kullanılır. Ümîdin rahatlık vermesi gibi, insanı rahatlatması dolayısıyla kırmızı renge ercuvân denmiştir.

10) Bir önceki tweetteki bilgilerin kaynağı: Abdurrahman Kasapoglu, TASAVVUF: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, yıl: 8 [2007], sayı: 18, ss. 155-176.

Kasapoğlu'nun Kur'an'da İman-Ümit İlişkisine dair makalesinden iktibas yapmaya devam edecek olursak :

11) Dengeli bir kişilikte korku ve ümit, kuşun iki kanadı gibidir. Kanatları birbirini dengeleyecek şekilde olursa uçuş kusursuz olur. Korku ve ümit de aynı şekilde mü’minin kişiliğini dengede tutar.

12) Kişinin benliğini sâdece ümit kaplarsa, tembellik ve eylemsizlik kendini gösterebilir; aynı şekilde benlikte yanlızca korkunun yer etmesi de ümitsizliğe yol açabilir. Bu yüzden insan, benliğinde tek yönlü olarak sadece ümide ya da yanlızca korkuya benliğinde yer vermemelidir.

13) Miguel de Unamuno'dan makalede bir iktibas yapılıp deniliyor ki: İnsanın gerçek ümîdi ve bütün ümitlerinin kökü ebedî hayat umududur. İman ümîdin ruhu, ümit de imanın kalıbıdır. İman, bireye ümit verinceye kadar şekilsizdir. İman, ümide, ümit bağlanılan varlığa imandır.

14) Gerçekten inanan ancak ümit eder ve ancak gerçekten ümit eden inanır.

Elmalılı'nın mevzuya paralellik arzeden bir ayete dair yorumunu aktarmak istiyorum :

“O’dur ki size, korku ve ümit içinde şimşeği gösterir, ağır ağır bulutlar yapar.(Ra'd/12)

15) O (Allah), odur ki, size şimseği gösterir korku ve tama'( ümit) içinde, şimşeği çaktırır ve onu size gösterir. Siz de onu görünce hem korkarsınız, hem de ümide kapılırsınız. Yani yıldırım düşmesinden korkarsınız, hem de o karanlıkları yaran yaldırayışından neşelenir,

16) arkasından rahmet beklersiniz, ekinlerinizden bereket ümit edersiniz. Kur'ân ve özellikle bu sûre de işte böyledir. Ve O (Allah) ağır bulutlar inşa eder. Yani hafif hafif buhar zerreciklerinden havaya uzanıp çekilmiş, yağmurla dolu olan ağır bulutlar meydana getirir.

17) Ki, geleceğin iman feyzi ile gönülleri dopdolu olan mümin toplumlarını da Allah böyle inşa edecektir...Yani demek istiyor ki, şimşeklerin çakmasından korkarsınız fakat bulutların görülmesinden de neselenir yağmur yagacagini gorurusunuz.

18) Elmalılı buradan bir yorum çıkararak, gelecekte iman feyzi ile dopdolu toplulukların da böyle inşa edileceğini söylüyor. Bazen şimşekler çakacak korkacaksınız, ama arkasından gelecek buluttan da ümit besleyeceksiniz...

19) Akif çok zor bir zaman diliminde ne diyor:

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle

20) Seyh Galip ne diyor :

Hayfdır şâh iken âlemde gedâ olmayasın
Keder âlûde-i ümmîd u recâ olmayasın
Vâdî-i ye’se düşüp hîç ü hebâ olmayasın
Yanılıp reh-rev-i sahrâ-yı belâ olmayasın

21) Yazıktır, şah iken dünyada dilenci olmamalısın , kederlerinin ümid ve recanı kirlettiği birisi olmayasın, dertlerin senin ümidini bulandırmasın, (eğer böyle yapmazsan), ümitsizlik vadisine düşer şah olacak yerde hiç olursun, sonra bela çölünde yolunu kaybedersin(yanılırsın).

22) Ammar, ebeveynini yitirmesine rağmen müstakimen hayatına devam etti, Bilal işkence görmesine rağmen itikadından taviz vermedi, Enes'in annesi çocuklarım var demedi, kocası evini terketti ama o dinini asla terketmedi.. Iman, tevhid, teslim, tevekkül..

ÜmitvarOlunuz Çocuklar