✍️Bir şair düşünün ki Eski Roma’nın mitolojik tarihini yazmış, eserleriyle Dante’den Ursula Le Guin’e kadar nice yazara, savaş karşıtlığı dâhil nice ideolojiye ilham vermiş olsun: Publius Vergilius Maro, kısaca Vergilius, MÖ 70 yılında bugün, Kuzey İtalya’nın bir köyünde doğdu. Image
“Gözyaşı her yerde.” Roma’nın iç savaş yüzünden, o zamanki tabiriyle ateşe ve kılıca teslim olduğu bir dönemde yaşayan Vergilius’un bu ifadesi, sadece kendi çağını ya da efsanevi Troia’nın, şiirinde aktardığı trajik düşüşünü değil, insanlık durumunu özetler adeta.
Antik biyografilerde, sessiz, içine kapanık hatta karamsar biri olarak tasvir edilir. Zayıf bünyesi nedeniyle ömür boyu sağlık sorunları yaşamıştır. Buna rağmen, dildeki ustalığı ve derin hayal gücü Vergilius’u şiirin merkezine, dünya edebiyatının zirvesine taşıyacaktır.
Vergilius’a ait olduğu rivayet edilen Napoli’deki mezarın duvarına yazılmış bir beyitte yaşamı ve eserleri şairin ağzından şöyle anılır: “Mantua can verdi bana, Calabria geri aldı, şimdi Parthenope’nin himayesindeyim; otlakları, çiftlikleri, komutanları anlattım şiirlerimde.” Image
Mantua civarından çocukken ayrılacak, Cremona ve Milan’da eğitim aldıktan sonra, yakında “dünyanın merkezi” (caput mundi) unvanını kazanacak olan Roma’da hitabetin inceliklerini, Napoli’de de felsefe öğrenecektir. Bu iki unsur, poetikasının en karakteristik özelliklerindendir. Image
Yunan şair Theokritos’u izlediği, ilk eseri Bucolica [Çoban Şarkıları], pastoral tarzda 10 şiirden oluşur. Eser sevdalı çobanlardan şiir ve müziğe, siyasi göndermelerden kozmogoni ve altın çağ anlatılarına uzanan konu çeşitliliği ve eşsiz doğallığıyla çığır açmıştır.
Oradaki bir şiirinde, küçük toprağından zorla çıkarılmış bahtsız bir çoban üzerinden, Octavianus’un, iç savaş sırasında yanında yer almayan kentleri cezalandırmak için yaptığı toprak dağıtımına gönderme yapar ve tarih boyunca savaşla alt üst olan masum yaşamlara dikkat çeker. Image
Tarihsel olanla kurmacayı eşsiz bir sadelikle bir araya getiren bu şiir kimilerine göre Batı edebiyatının en güzel şiirlerinden biridir. Ünlü edebiyat tarihçisi Curtius’a göre, bu şiirle tanışmayanlar, Avrupa edebiyatının kapılarını açan bir anahtardan mahrum kalır.
Çocukken keşfettiği doğa sevgisini hiç yitirmez. Ömrünü Roma’da değil, Napoli yakınlarında, başkentin karmaşasından usanan niceleri gibi inzivada geçirmeyi tercih eder. Orada Epikurosçu düşünür Siro’dan dersler alır, aynı okuldan düşünür ve şair Philodemus ile dost olur.
Günümüze, yazdığı üç eser dışında, hatalı olarak Vergilius’a atfedilmiş şiirler de ulaşmıştır. Bucolica sayesinde otuzlu yaşlarında Roma’nın seçkin yazarlar çevresine dâhil olur ve dönemin hükümdarı Octavianus’a (Augustus) danışmanlık yapan Maecenas’ın koruması altına girer.
Başka kâdim edebiyatlar gibi Latin edebiyatında da eserlerin içerik, tür ve üretim özellikleri açısından belirleyici olan mesenlik kurumu (adını aynı Maecenas’tan alır) Vergilius’a Batı’nın en önemli didaktik şiirlerinden birini, ikinci eseri olan Georgica’yı yazdıracaktır.
Tarım ve çiftçilikle ilgili didaktik bir eser olan Georgica [Çiftçilik Sanatı] Yunan yazarı Hesiodos’un benzer tarzdaki Erga kai hēmerai [İşler ve Günler] eserini hatırlatır ama diğer eserleri gibi bu da Roma’yla ilgili nice unsur ve Vergilius’a özgü edebi buluşlarla doludur.
Vergilius, çağdaşı Horatius gibi önemli yazarlardan destek görmüş, Pollio gibi nüfuzlu hamileri olmuştur. Çok geçmeden İmparator Augustus’la tanışacak ve Georgica’yı ona bizzat okuyacaktır. Yaşarken efsaneleşmesinde büyük yeteneğini takdir eden bu kişilerin de payı yadsınamaz.
Ne var ki, muktedirlerle ilişkisinin, Vergilius’u, şekillenmekte olan imparatorluk rejiminin sözcüsü yaptığını söylemek fazlasıyla indirgeyici olur çünkü eserleri yaşama, insana ve topluma bakış konusunda bugün bile şaşırtıcı sayılacak türden bir yaklaşım çeşitliliği içerir.
Eserlerini büyük bir titizlikle ve oldukça yavaş yazdığı söylenir. Dizelerinin sayısı aktif olarak yazdığı yıl sayısıyla kabaca orantılandığında, sabah yazdıklarını eleyerek gün sonunda sadece birkaç dize çıkardığına ilişkin antik aktarımın pek de abartılı olmadığı görülür.
Bir sonraki neslin genç şairi Propertius, Vergilius’un yazmakta olduğu Aeneis destanını dizelerinde şöyle müjdeler: “Saygıyla eğilin Romalı yazarlar, eğilin Yunanlar; Ilias destanından daha yüce bir şey doğuyor.” Bu eseri seferdeyken Augustus’un da merak ettiği söylenir.
İmparator ve kızkardeşi Octavia’nın huzurunda Aeneis’ten bölümler okur. Başkahramanın yeraltı dünyasında Marcellus’un ruhunu gördüğü sahne Octavia’yı derinden sarsar çünkü Roma tahtının genç vârisi Marcellus, onun birkaç yıl önce salgın hastalıktan ölen oğludur. Image
Ölümünden sonra yayımlanan ve şaheseri sayılan bu son eserinde Homeros destanlarını Roma tarihine ve kültürüne uyarlamış, 12 bölümden oluşan eserin ilk kısmında Ilias’ı, diğer yarısında Odysseia’yı model almıştır.
Destanda, yiğit ve erdemli Aeneas’ın, Troia istilası sırasında kıymetli eşini yitirdikten sonra oğlunu, babasını ve ata tanrılarının idollerini alarak kaçışı, yıllar süren sergüzeşti ve sonunda İtalya’ya ulaşıp, kılıcının gücüyle Roma’nın temellerini atışı anlatılır. Image
Mitolojiyi resmi tarihe dönüştürdüğü bu eserde Vergilius bir yanda Roma’yı ve Augustus’u yüceltirken, diğer yanda kan ve gözyaşıyla gelen zafer ve iktidarın anlamını sorgular. Şairin diğer eserlerinde de bulunan bu temanın en hissedilir olduğu yer eserin kapanış sahnesidir.
Muzaffer Aeneas, diz çöküp aman dileyen düşmanı Turnus’u intikam ateşine kapılıp öldürür ve destan böyle biter. Evet, esere son hâlini verememiştir ama genel olarak kabul edilen görüş bu sahneyi bitiş olarak yazdığıdır. Başka türlü bir son tasarladıysa onu hiç bilemeyeceğiz.
Ama hayal etmeye devam edenlerimiz olacak. Örneğin Rönesans şairlerinden Maffeo Vegio (1407-1458), eksik kaldığını düşündüğü destanın devamı niteliğinde, üslup açısından Vergilius’u taklit ettiği bir kapanış bölümü yazar ve Aeneis’in 13. bölümü olarak yayımlar.
Vergilius 11 yıldır üzerinde çalıştığı Aeneis’i gözden geçirmek ve şiirinde anlattığı yerleri bizzat görmek için birkaç yıl sürecek, aynı zamanda son yolculuğu olacak uzun bir Anadolu ve Yunanistan seyahatine çıkar.
Bu yolculuktan önce dostu Horatius’un yazdığı veda şiirinden dizeleri, Azra Erhat ile Orhan Veli bir yazıda, orijinal vezni gözeterek şöyle Türkçeleştirir (bu türden ilk çeviri): “Bindirdim sana Vergilius’u, isterim, sağ salim çıkar, ey gemi, -ruhumdur o benim- karşıki sahile”
Varius’a Aeneis’in yakılmasını vasiyet etmiştir. Ne mutlu ki Varius ve diğerleri bunu reddetmiş ve İmparator’un da emriyle eser, yarım dizeleri bile tamamlanmadan sadece birkaç dokunuşla, Vergilius’un yazdığı şekilde yayımlanmıştır.
Eserleri metinlerarasılık açısından zengindir. Aeneis’te Homeros’tan dizeler çaldığını söyleyen tenkitçilerine Vergilius’un şu yanıtı verdiği rivayet edilir: “Neden onlar da çalmayı denemiyorlar? Homeros’tan dize aşırmanın Hercules’in sopasını çalmaktan zor olduğunu anlarlardı.”
Vergilius’a ilişkin, ilk Hristiyan yazarlardan Orta Çağ efsanelerine, gramercilerden edebiyatçılara ve eleştirmenlere uzanan iki bin yıllık alımlama tarihi şaire yakıştırılmış türlü unvanlarla doludur. Kâh peygamber olup hakikati söyler, kâh bilici olup geleceği.
Daha Hristiyanlık yokken “yaradılışı itibarıyla Hristiyan”, Avrupa yokken “Avrupa’nın babası”ve “tüm Avrupa’nın klasiği” olmuştur. Şiirinin büyüsüne kapılıp onda kendi hayallerini görenleri yazar ve filolog Robert Graves “Vergilius kültü” yakıştırmasıyla eleştirir.
Antik Çağ’dan günümüze kadar filologlar ve edebiyat tarihçileri onun dünyasını, sanatını ve eserlerini araştırmaya aralıksız devam etmiş, Vergilius hakkında, muhtelif dillerde çok şey yazılmıştır, niceleri yazılacaktır. Haliyle, okuma tavsiyesinde bulunmak pek kolay değil.
O yüzden, uluslararası ölçekte öneme sahip, görece güncel birkaç yayın seçeceğiz. Vergilius biyografisi ve edebiyatçılığı için: N. Horsfall’ın A Companion to the Study of Virgil kitabı; Image
Bucolica için: R. Coleman’ın Eclogues; W. V. Clausen’in A Commentary on Virgil’s Eclogues adlı edisyon ve şerhleri; Alpers’in 1979 tarihli İngilizce çevirisi;
Georgica için: R. A. B. Mynors’ın Georgics adlı edisyon ve şerhi; P. Fallon’un The Georgics çevirisi; Aeneis için: R. A. B. Mynors’ın Aeneid edisyonu; R. Fagles’in Virgil’s Aeneid çevirisi;
Alımlanış tarihi için ise: C. Kallendorf’un The Other Virgil: “Pessimistic” Readings of the Aeneid in Early Modern Culture kitabı; J. M. Ziolkowski ile M. C. J. Putnam’ın editörü olduğu The Virgilian Tradition: The First Fifteen Hundred Years kitabı.
Bunlara, Prof. Çiğdem Dürüşken’in Georgica çevirisi ve Türkçedeki ilk Vergilius çevirilerini ele alan, 2018’de birlikte yayımladığımız “Reviving Virgil in Turkish” yazısı da eklenebilir. Image
Yazar ve sanatçılar da Vergilius’a soru sormaktan hiç vazgeçmedi. Le Guin örneğin, Aeneis’teki önemli kadın kahramanlardan Lavinia’ya neden daha fazla söz vermediğini sordu; Estonyalı yönetmen Keedus doğayla, insanlarla ve anılarla başa çıkmanın yolunu, Broch da son anlarını.
Doğum gününü kutladığımız Vergilius’a bizim vedamız da son dönem Osmanlı münevverlerinden Celal Nuri’nin şu sözleriyle olsun: “Bazı şairler vardır ki ömr-i edebileri, ömr-i hakikileri kadar sürer; yahut hayat-ı şiiriyeleri ömürlerinin bir devresini, birkaç senesini işgal eder. >
> Birtakım şairler vardır ki eserleri hangi lisanda yazılmış ise onlar da devamı müddetince payidar olur. Bir de bunlardan daha bahtiyar bir zümre-i şuara [şairler] gelir ki, lisanları öldüğü halde eserleri layemut [ölümsüz] kalır. Homeros, Vergilius bu kafile-i mesudedendir.”
Vergilius paylaşımını Latin Dili ve Edebiyatından, genç kuşak klasik filologlarımızdan Dr. Öğr. Üyesi Ekin ÖYKEN Hoca hazırladı.

Çok teşekkür ediyoruz.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with İstanbul Sosyoloji

İstanbul Sosyoloji Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @iuefsosyoloji

17 Oct
"Benim anılarım, hayaletlerle dolu bir galeridir. Belki ben kendi hayatımı değil de, başkalarının hayatını yaşadım."

Pablo Neruda (12 Temmuz 1904-23 Eylül 1973) yaşadığını itiraf ediyor!

İşte kendi kelimelerinden ve dizelerinden Şair'in hayatı.🌿 Image
"Annem, daha onu hatırlamadan, gözlerimle ona baktığımı bilmeden ölmüş. Adı Dona Rosa Basoalto'ydu. Beni 12 Temmuz 1904'te dünyaya getirmiş. Babamın adı José del Carmen'di. Çok genç yaşta baba evini terk ederek Talcahuano Limanı'ndaki doklarda işçiliğe başlamış."
"14 yaşındayken babam, biraz da kuşkuyla edebiyat çalışmalarımı izliyordu. Dergilerde yayımlanan ilk şiirlerimi gizlemek için kendime bir takma ad bulmalıydım. Derginin birinde bu Çek ismine (Neruda) rastladım ve büyük bir edebiyatçının adı olduğunu bilmeden kendime seçtim"
Read 42 tweets
16 Oct
Homeros’un Ilias ve Odysseia destanları her edebiyatseverin bir şekilde haberdar olduğu metinlerdir. Çünkü bu destanlar klasik edebiyatın başlangıç noktasıdır ve Batı edebiyatları için de temel teşkil ederler. Gelin Homeros’a ve bu destanların tarihine birlikte bakalım… 🔎 Image
Ilias ve Odysseia, antikçağ kültürünü ve edebiyatını anlamak isteyen her araştırmacının, her edebiyatseverin aralayacağı ilk kapıdır. Ne de olsa bu destanların müellifi olarak bilinen kişi, yani Homeros, Platon’un Devlet’teki deyişiyle, “bütün Yunanistan’ı eğiten şair”dir. Image
Peki sözlü geleneğin bir ürünü olarak kabul edilen bu destanlar, ilk ne zaman söylenmiştir? Homeros’a gelinceye değin ne kadar kılık değiştirmiştir? Homeros’un bu destanlara katkısı ne olmuştur? ImageImage
Read 26 tweets
10 Oct
📌📝Bugün akademik çalışmalarımızı ve hayatımızı oldukça kolaylaştıran, verimli kılan Referans Yönetim Sistemlerinden bahsetmek istiyoruz. 🔎
Reference Management Systems (Referans Yönetim Sistemleri [RYS]), akademik çalışmalarda kullandığımız kaynakları/referansları bir merkezden etkin ve verimli bir şekilde yönetmek ve kullanmak üzere geliştirilmiş kullanışlı programlardır.
Bu sistemlerin en temel işlevi, akademik çalışmalarımızda kullanacağımız kaynakları bir veri tabanında atıf formatlarından (APA, Chicago, MLA, Harvard vb.) bağımsız bir şekilde kaydetmemize imkân tanımasıdır.
Read 21 tweets
8 Oct
Romanları ile fırtınalar koparan, günümüzde de tartışılmaya devam eden Kemal Tahir ve romancılığı birçok çalışmanın konusu olduğu gibi belgesel, panel, sempozyum ve TV programlarının da konusu olmuştur. Bu çerçevede Kemal Tahir ile ilgili yapılan programlara birlikte bakalım. 🔎 Image
10. ölüm yıl dönümünde TRT tarafından yapılan belgeselde Kemal Tahir, hayatı ve romanları ile ele alınır. Kemal Tahir biyografisine ilişkin önemli bilgilerin verildiği belgeselde Kemal Tahir’e ait ses kayıtları da kullanılmaktadır:
TRT’nin Kırk Ambar adlı programının 8. bölümünde konu Kemal Tahir’dir. Programda Baykan Sezer, Hulki Aktunç, Levent Köker, Mehmet Doğan, Halit Refiğ’in görüşlerine başvurulur. >>> Image
Read 19 tweets
26 Sep
“İnsan, olması gerektiği şeye ancak Bildung sayesinde ulaşabilir,” diyor Hegel. Alman kültür hayatının en önemli kavramlarından biri olan Bildung’a gelin birlikte bakalım. 🔎
Bildung tanımlarında dikkati çeken ilk şey, Bildung’un Almanlara özgü bir kelime olduğunun ısrarla vurgulanmasıdır. Grimm kardeşler meşhur sözlüklerinde Bildung tanımını vermeden önce “Mesela Hollandalılar ‘abbildung’ için ‘afbeelding’ derler ama ‘beelding’ demezler” diye uyarır.
Kelimenin kökeninde resim, imaj, biçim anlamlarındaki “Bild” vardır. –ung son eki kelimeye bir oluş anlamı kazandırmaktadır. Aynı kökten “bilden” fiili ise şekillendirmek, oluşturmak anlamlarında kullanılmaktadır.
Read 26 tweets
22 Sep
1960’lı yıllarda dünya kalkınma literatürüne damga vuran, ekonometrinin kurucuları arasında kabul edilen; Türkiye’de DPT’nin kuruluşunda aktif rol alan Jan Tinbergen’i (12 Nisan 1903 - 9 Haziran 1994) birlikte tanıyalım.
1903 yılında Hollanda, Hage’de öğretmen bir anne ile Leiden Üniversitesi’nde dilbilimci olan bir babanın ilk çocukları olarak dünyaya geldi. Entelektüel ilgileri son derece geniş olan bu ailede, beş kardeşin ikisi daha sonra Nobel ödülü kazanacaktı.
Tinbergen’in anlatımıyla akşam yemeklerinde yapılan sohbetler, aile fertleriyle beraber çıkılan uzun yürüyüşler farklı bir çocukluk dönemi geçirmesine neden olmuştu. 1921’de Leiden Üniversitesi fizik bölümüne kaydolan Tinbergen, burada fizik ve matematik üzerine çalıştı.
Read 46 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!