Erbakan Hoca "sanayileşelim" derken kentleşmenin önünü açmakta idi.
Necmeddin Erbakan’ın “sanayileşmeci ahlâkçılığı”nın köylüleri kentlere çeken ve proleterleştiren bir etkiye açık olduğu söylenebilecektir.
Milli Görüş Hareketi öncelikle Erbakan Hoca'nın görüşlerini 21. asır koşullarında analiz edemeyen kadrolarla yürümektedir.
Milli Görüş'ün yayın organlarında yer alan epistemik cemaat (aydınlar) Erbakan Hoca'nın görüşlerini 21. asır vizyonuyla kritik edememektedir.
Milli Görüş'ün yayın organlarında 4 kitabım yayımlandı.
Bu kitapların tamamında Milli Görüş eleştirisi yapılmıştır.
Fakat Milli Görüş politika üreticileri bu görüşleri tartışmak/kritik etmek ihtiyacı hissetmemişti.
Milli Görüş'ün tarımdan kentlere nüfus çekmeye dair görüşlerle hareket etmesi neticesi muhafazakârlık hızlı bir dönüşüm geçirdi.
1990'larda bu dönüşüm nedeniyle Milli Görüş'e akıl veren aydınlar "varoşların merkeze yürüyüşü" ve "kent dindarlığının yükselişi" söylemi geliştirdi.
Milli Görüş'e akıl veren aydınların "varoşların merkeze yürüyüşü" + "kent dindarlığının yükselişi" yorumlarına karşı AHLÂK AYAKLANMASI kitabımı kaleme aldım ve "dindarlık sekülerleşecek, başörtüsü mücadelesi bir kamusal alan mücadelesi olarak sekülerleştirici etki yapacak" dedim.
Azgelişmişlik Üstünlüktür (1996) kitabım da Milli Görüş'ün kentsel toplum vizyonuna bir eleştiri idi.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Yunus Emre ile ilgili (sufi değildi, fütüvvet ehli ve ahi idi) yorumumu kabul etmeyen ve etmeyecek pek çok yazar var ve olabilir.
Bu zevatın itiraz etmeden önce Dil ve Edebiyat Dergisi'ndeki yazımı okuması gerekmez mi?
Ayrıca pek çok yazarın Yunus Emre'yi "sufi" olarak yorumlaması, sufiliğin ne olduğunun izah edilmemesi veya Yunus'un sufiliğinin neye tekabül ettiğinin (misyonunun zamanımızda nasıl güncelleneceğinin) muğlak kalması ile neticelenmiş değil midir?
Dijitalleşmiş bir dünyada 1960-1990 arasında dile getirilen "İslâm ekonomisi" zihniyeti de kapitalist mekanizmalara tamamen teslim oldu.
İslâm ekonomisi zihniyeti, helâl ve meşru yollarla üretim/bölüşüm esaslarını belirlemek iddiasında idi.
Ancak geçen sürede özellikle kentleşme süreçlerine eklemlenmek "kapitalizmin zaferi" haline geldi.
İslâm ekonomisi teorisi maaşlı kesimin finansal tasarruf aracı gördüğü ve ayni zamanda işlevsel olarak kullandığı otomobil ve konuta ulaşmanın fon düzlemindeki beklentilerine ahlakî ve meşru kaynaklarını şu an gösteremiyor.