20. yüzyıl edebiyatında derin izler bırakan, sonraki kuşakları olduğu kadar çağdaşlarını da etkileyen, distopya türündeki romanlarıyla bu türün literatüründe kendine has bir yeri olan Aldous Huxley (26 Temmuz 1894 - 22 Kasım 1963) hakkında bildiklerimizi gözden geçirelim… 🔎✍️ Image
1894’te oldukça soylu ve eğitimli bir ailenin ferdi olarak doğar. Bir biyolog ve antropolog olan dedesi Thomas Henry Huxley, Darwin’in evrim teorisini savunan dönemin önemli simalarındandır. Babası Leonard Huxley iyi eğitim almış bir öğretmen; aynı zamanda yazar ve editördür. ImageImageImage
Annesi Julia (Arnold) Huxley, yazar Mary Augusta Ward’ın kız kardeşi; şair ve eleştirmen Matthew Arnold’ın yeğenidir. Anne Huxley, Londra’nın 50 km batısındaki Surrey’de kız öğrenciler için Prior's Field School’u kuracak kadar radikal hamleleri olan bir eğitimcidir. ImageImage
Huxley’nin kendisi gibi iyi bir eğitim alan kardeşi Sir Julian Huxley evrimci bir biyologdur. Ayrıca Londra Zooloji Derneği'nin (1935–42) sekreteri, UNESCO'nun ilk direktörü (1946–48), World Wildlife Fund’un (WWF) kurucu üyesi ve İngiliz Hümanist Derneği'nin ilk başkanıdır. Image
Böylesi üst sınıf bir aileden gelen Aldous Huxley, önce Hillside School’da, ardından Eton College’da eğitim alır. Eğitim aldığı okullar, onun da ailesi gibi nitelikli bir kültürel atmosferde yetişmesini ve sınıfsal pozisyonunu korumasını mümkün kılacaktır. ImageImage
Kardeşi Julian ve üvey kardeşi Andrew gibi o da dedelerinin geleneğini sürdürerek tıp ve biyoloji alanında eğitim almaya başlar. Ancak çok küçük yaşta yakalandığı ve neredeyse körlüğe varacak göz hastalığı, onun tıp ve biyoloji kariyerini yarıda bırakmasına sebep olur.
1908 yılında hayatının ilk büyük kırılmasını yaşar. Annesinin kansere yakalanıp erken yaşta ölmesi, onun hayatını ve ilerideki edebi anlayışını belli ölçüde etkileyecektir. Mutluluğun geçici olduğu hissine ilk o zamanlar kapılır.
Hastalığı sonrası eğitimini edebiyatta sürdürür. 1913'te Oxford Üni. Balliol Koleji'ne girer ve İngiliz Edebiyatı okur. I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Ordusu için gönüllü olursa da göz rahatsızlığı nedeniyle talebi reddedilir. Haziran 1916'da okulunu onur derecesiyle bitirir. Image
Huxley, aynı yıllarda Oxford’a yakın Garsington Malikanesi'nde, Lady Ottoline Morrell'in evinde vakit geçirir. Burada Bloomsbury Topluluğu ile birlikte olur. Dönemin önemli simalarından John M. Keynes, Virginia Woolf, Lytton Strachey, Bertrand Russell gibi yazarlarla tanışır. Image
Bloomsbury Topluluğu, 20.yy başlarında Londra yakınlarında bir araya gelip sanat, edebiyat, felsefe, siyaset vb. konularını tartışan, çoğu üst-orta sınıf aileden gelen; kadınların King's College London, erkeklerin University of Cambridge’den olduğu entelektüel bir gruptur. ImageImage
Huxley yine burada sonradan sıkı dost olacağı D. H. Lawrence’la tanışır ve edebiyata dair fikir alışverişlerinde bulunur. (1930’da ölümünden sonra, Lawrance’ın yazılarını düzenleyecektir.) Huxley 1916'da, ilk kitabı olan “The Burning Wheel” adlı şiir koleksiyonunu yayımlar. ImageImage
Zaten kültürel olarak üst sınıf bir aileden gelen Huxley'in, Bloomsbury Topluluğu gibi entelektüellik dozu böylesine yüksek bir grubun içinde yer alması ve onların fikirlerine maruz kalması, daha genç yaşlarda dünya görüşünü etkileyecek, ileride yazacaklarına da yön verecektir. Image
20’li yaşlarının başlarından itibaren yazmaya ciddi bir mesai ayırmaya başlar. Özellikle toplumsal hicivlerle dolu yazılar kaleme alır. Bu yazılar farklı dergilerde yayımlanır ve sonradan edebiyatta ses getirecek romanlarının da temelini oluşturur. Image
1919'da, Athenaeum edebiyat dergisinin yayın yönetmeni olan, edebiyat eleştirmeni ve Garsington'a komşu entelektüel John Middleton Murry, Huxley'i dergi kadrosuna davet eder. Huxley burada hem entelektüel çevre edinme hem de yazınsal olarak önemli tecrübeler edinir. Image
1919'da Belçikalı Maria Nys ile evlenir. Tek çocukları Matthew Huxley 1920'de doğar. Aile zamanlarını Londra ve Avrupa arasında, çoğunlukla da İtalya’da geçirir. 1920'lerin ortalarında Hindistan ve ABD başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerine geziler yaparlar. ImageImageImage
Bu geziler öncesinde Huxley, özellikle Garsington'daki deneyimlerinin parodisi ve dönemin entelektüel çevrelerinin eleştirisi olan Crome Yellow (Krom Sarısı) üzerinde çalışmaya başlar. Kitap 1921'de yayımlanır ve Huxley’yi daha fazla yazmaya motive edecek kadar iyi satar. ImageImageImage
Başarı getiren Krom Sarısı’nın ardından, kültürel seçkinleri amaçsız ve bencil olarak tasvir ettiği Antic Hay (1923) yayımlanır. Onu, Rönesans'ın ihtişamını yeniden yaşamak için bir İtalyan sarayında toplanan bir grup entelektüelin hicvedildiği Those Barren Leaves (1925) izler. ImageImage
Huxley, sonrasında da bu kültür eleştirilerine devam eder. 20.yy’ın ilk çeyreğinde İngiliz toplumu ve sanatını yönlendiren figürlerin portrelerini sunduğu Point Counter Point (Ses Sese Karşı) 1928’de yayımlanır. Eser 1920’lerin entelektüel ortamının bir resmi gibidir. ImageImageImage
1931 yılında, külliyatında önemli bir yer tutan Brave New World (Cesur Yeni Dünya) üzerinde çalışmaya başlar. Huxley’in edebi çizgisinin de belli bir değişime uğradığı bu eser 1932’de yayımlandığında bir yazar olarak ünü perçinlenir. Huxley, bu roman ile bir sıçrama yapar. ImageImage
Zamyatin'in Biz romanından oldukça etkilenen ve 26.yy Londra’sında geçen Cesur Yeni Dünya (CYD), üremenin teknolojiye bağlandığı ve anne-baba olmanın, doğal olarak aile kurmanın yasaklandığı distopik bir evreni betimler. Burada uykuda öğretim yoluyla toplum dönüştürülmüştür. ImageImage
CYD, her ne kadar distopya türüne örnek olarak gösterilse de herkesin eşit sayıldığı ve mutlak mutluluğa erdiği, savaşların ve fakirliğin olmadığı, teknolojik olarak son derece gelişmiş ve bireylerin sağlıklı olduğu bir dünyayı anlatması bakımından ütopya olarak da görülür. ImageImage
Mussolini İtalya’sında doğum kontrol yönteminin çok katı bir şekilde uygulanması, CYD’nın yazılış arka planında Huxley’i bir hayli etkiler. Öte yandan ABD’ye ilk ziyaretinde karşılaştığı toplumsal hayattaki manzaralar da kurgusuna bir ölçüde katkıda bulunur.
Öte yandan CYD, yazıldığında ne ikinci savaş ne de Stalin ve Hitler gibi iki tarihi figür ortada vardır. Bu yüzden sık sık kendisiyle mukayese edilen 1984’e (G. Orwell) nazaran son derece kurgusal bir eserdir. Orwell’ın toplumsal gerçekliği, Huxley’de yerini hayal gücüne bırakır. Image
Cesur Yeni Dünya, 1980 (Yön. Burt Brinckerhoff) ve 1998’de (Yön. Leslie Libman, Larry Williams) iki kere beyaz perdeye uyarlanır. Son olarak 2020 yapımı bir dizi film olarak ekranlarda yer alır ancak dizi çok geçmeden yayından kaldırılır. ImageImageImage
Pasifizm ve mistisizmi keşfetmesiyle hayatına farklı bir anlam katan Huxley’in, özellikle bu temalar etrafında kaleme aldığı Eyeless in Gaza 1936’da yayımlanır. Huxley'in erken dönem eserlerinin izlerini taşıyan roman, sonraki metinlerindeki felsefi temele de bir zemin oluşturur. ImageImage
Huxley ve ailesi 1937'de ölene dek yaşayacağı ABD’ye, Hollywood'a taşınır. Huxley, ABD’de sadece bir süre Taos’ta (New Mexico) vakit geçirir. Burada ahlak, siyaset, din vb. konuları ele aldığı denemeler yazar ve bunlar “Ends and Means” adıyla derlenerek yayımlanır. ImageImage
Huxley'in narsisizm ve bireysellik özelinde Amerikan kültürünü eleştirdiği “After Many a Summer Dies the Swan” 1938’de yayımlanır. Yaklaşan ölümünden korkan bir Hollywood milyoneri üzerinden aktarılan hikâye aynı zamanda bir materyalizm eleştirisi olarak okunabilir. Image
Felsefe ile yakından ilgilenen Huxley, bu dönem Hint asıllı düşünür Jiddu Krishnamurti ile arkadaş olur. Uzun yıllar felsefi konularda tartışıp mektuplaşırlar. (Huxley, 1954'te Krishnamurti’nin The First and Last Freedom (İlk ve Son Özgürlük) kitabına önsöz yazar.) ImageImageImage
İkinci Dünya Savaşının kaotik ve sert iklimi Huxley’in hayata bakışını bir hayli etkiler. Dünyanın dört bir yanında insanlar ölürken, Huxley pasifist felsefeyi savunmaya devam eder. Maneviyatı sorguladığı ve hedonizmi eleştirdiği “Time Must Have a Stop” 1944’te yayımlanır. Image
Time Must Have a Stop’ta kurgusal olarak ele aldığı felsefi konuları, 1945’te “The Perennial Philosophy (Kadim Felsefe)” adlı deneme kitabında daha geniş bir çerçevede işler. Kitapta Doğu ve Batı felsefesi, mistisizm, bireysel ve toplumsal ahlak konularına değinir. ImageImage
Huxley İkinci Dünya Savaşı yıllarında ayrıca, Hollywood'da ciddi bir maaşla Metro Goldwyn Mayer için senarist olarak çalışır. Kazandığı paranın büyük bir kısmını Hitler zulmünden kurtulmaya çalışan Yahudiler ve Hitler muhaliflerini, Almanya’dan ABD’ye taşımak için kullanır. Image
1948’de gelişim, teknoloji ve insanlığın seyri gibi ilgi alanlarını distopik öğelerle kurgulayarak “Ape and Essence’de (Maymun ve Öz)” okura sunar.Roman gelecekte geçen yeni bir dünya savaşının olumsuz etkilerini gösteren, toplumsal ve politik bir eleştiri metnidir aynı zamanda. ImageImage
Huxley ve eşi Maria 1953'te Amerika Birleşik Devletleri’nden vatandaşlık almak için başvuruda bulunur. Ancak Huxley, vatandaşlık alabilmenin gereklerini, politik olarak yerine getiremeyeceğini fark edip bunu yetkililere bildirmesi üzerine başvurusunu geri çeker. Image
1950’lerde meskalin ve LSD gibi ruhsal yolculuğun kapılarını açan uyuşturucu maddelere olan ilgisiyle ünlenir. Bu maddeleri ölene kadar kontrollü bir şekilde kullanan Huxley, bu deneyimleri odağında 1954’te yayımlanan The Doors of Perception’ı (Algı Kapıları) kaleme alır. ImageImage
Huxley'in son dönem eserlerinden olan The Doors of Perception’ın bir başka özelliği de 1965-1973 yıllarında aktif olan ve dönemin karşı kültürünün müzikal arenadaki en etkili temsilcilerinden The Doors grubunun, ismini bu eserden almasıdır. ImageImage
1956’da Algının boyutlarını genişleten madde deneyimini gözlem gücüyle gerçeğe oldukça yakın bir şekilde aktardığı kitabına benzer bir tema ile Heaven and Hell (Cennet ve Cehennem) adlı makalesini yazar. Birbirini destekleyen bu iki metin daha sonra tek nüsha halinde basılır. ImageImage
Bu arada karısı Maria Şubat 1955'te kanserden ölür. Ertesi yıl Huxley, İtalyan doğumlu kemancı ve psikoterapist Laura Archera ile evlenir. Laura, Huxley’in ölümünden sonra 1968’de onun biyografisini “This Timeless Moment” adıyla kaleme alacaktır. ImageImage
Cesur Yeni Dünya’dan neredeyse 30 yıl sonra 1958’de Brave New World Revisited’ı yazan Huxley, yıllar önce kurguladığı karamsar iklime dünyanın, hayal ettiğinden çok daha çabuk ulaştığını söyler. Kitap, Huxley’deki zihinsel ve felsefi değişimi görmek açısından da önemlidir. ImageImage
1962’de yazdığı son romanı Island (Ada), CYD’nın karşıtıdır. Burada uyuşturucu ve ilaçlar insanların huzuru için kullanılır. Bireyselliğin yerini aile ve grup toplantıları alır. Üreme CYD’nın aksine desteklenir. Huxley, felsefi ve politik pek çok ilgisini bu romanda gösterir. ImageImage
Huxley, 22 Kasım 1963'te Kaliforniya'da gırtlak kanserinden ölür. Ölümü o sırada medyada çok az ilgi görür çünkü sadece Amerikan halkı değil bütün bir dünya o gün başka bir sebeple şoke olmuştur: ABD’nin 35. Başkanı John F. Kennedy bir suikast sonucu yaşama veda eder. Image
Huxley ölümünün hemen ardından yakılır. Abisi Julian tarafından Londra’da, Aralık 1963’te bir anma töreni düzenlenir. 27 Ekim 1971'de külleri, İngiltere Surrey’de, Watts Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedilir. Image
Yaşamına onlarca kitap ve yazı sığdıran, pek çok radikal fikir deneyimle sıra dışı bir hayat sürmeyi tercih eden, dünya edebiyatının üretken kalemlerinden Aldous Huxley’i saygıyla anıyoruz… Image
Huxley’nin, Orwell’ın 1984’ünü okuduktan sonra, romanla ilgili fikirlerini de sunduğu bir mektup için bkz. edebiyathaber.net/aldous-huxleyd… Image
1958 yılında katıldığı bir programda güncel siyasetten, sosyolojiye ve teknolojiye kadar farklı konular üzerinde konuşuyor. (Çev. @umidgurbanov)
1960 yılında Hollywood’da verdiği bir başka röportajda edebiyat ve siyaset başta olmak üzere pek çok konuya değiniyor. (Çev. @ilker_kocael)
1962 yılında Cal Berkeley’de yaptığı “The Ultimate Revolution” başlıklı konuşması için bkz.
İsmail Coşkun’un “Modern Toplum ve Ütopyalar” seminer dizisinde ters ütopyaların doğuş dinamikleri ile, Zamyatin’in “Biz” ve Huxley’in “Cesur Yeni Dünya” romanları hakkındaki değerlendirmeleri için bkz. (@ZeytinburnuKSM)
Mevlüde Zengin’in “Çoksesli Müzikten Polifonik Romana: Aldous Huxley’nin Ses Sese Karşı Adlı Romanı” başlıklı makalesi için bkz. dergipark.org.tr/tr/download/ar…
M. Kessler’in (Çev. M. Tunçay) Ankara Üni. SBF Dergisinde yayımlanan “İktidar ve Mükemmel Devlet: Orwell'in 1984 ve Huxley'in Yeni Dünya Adlı Eserlerinde Aksettirdikleri Hayal Kırıklığı Üzerine Bir İnceleme” makalesi için: dergipark.org.tr/en/download/ar…

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with İstanbul Sosyoloji

İstanbul Sosyoloji Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @iuefsosyoloji

6 Dec
Neoliberalizm’in korkutucu etiketiyle kötülüğün temeli görülen ama devletin ekonomik hayattaki rolüne dair önemli cevaplar veren bir ekol olan Şikago Ekonomi Okuluna, öncü isimlerine ve onların ekonomik regülasyon teorisine katkılarına birlikte bakalım. 📊🔎 Image
Merkantilist dönemin tüccar-devlet ilişkilerine yoğun eleştirilerle kaynakların paylaşımında devletin rolünü minimize etmeye çalışan liberal teori; rekabet, kar güdüsü ve insanların çıkarlarına dayalı etkinliğin bir görünmez el gibi piyasayı düzenleyeceğini ifade etti. ImageImage
Büyük Buhran, piyasanın her zaman çıkarların dengelendiği ve maksimum toplumsal faydanın sağlandığı bir ortam olmadığını gösterdi. Bunu kabullenen Keynes, serbest piyasayı ideal düzen kabul etmekle devletin ekonomik müdahalelerle aksaklıkları gidermesi gerektiğini söylemişti. ImageImage
Read 32 tweets
27 Nov
Türk Edebiyatı’nın yazı emekçisi Orhan Kemal, “durup dinlenmeden yazdı. Kafasında ekmek kaygısı, sırtında çok nüfuslu bir ailenin sorumluluğu. Ağırdan almayı, kendini pahalıya satmayı bilmiyordu. Ya da tenezzül etmiyordu.”
Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü’dür. 15 Eylül 1914’te Osmanlı İmparatorluğu’nun Adana vilayetinde dünyaya gelir. Babası Abdülkadir Kemali Bey, seferberlik ilan edildiğinden Dardanos’ta topçu teğmeni olarak vazifesini yapar. Annesi Azime Hanım ise rüştiye mezunu bir öğretmendir.
Öğütçüler, Adana’nın Fransızlar tarafından işgal edilmesiyle Niğde’ye ve Konya’ya, Kemali Bey’in Birinci Meclis’te milletvekilliği yapmasıyla Ankara’ya taşınır. İkinci Grup’un “yaman” isimlerinden Kemali Bey’in ikinci seçimlerde parlamento dışında kalmasıyla Adana’ya geri döner.
Read 20 tweets
16 Nov
Henüz hayattayken en büyük filozoflardan biri olarak gösterilen Ludwig Josef Johann Wittgenstein “doğdu, çalıştı, sevdi, Tanrı’yı aradı, ıstırap çekti ve öldü”. Image
Wittgenstein 28 Nisan 1889’da Viyana’da, bir Macar kontu tarafından yaptırılan ve Wittgenstein Palas olarak nam salan bir malikanede dünyaya gözlerini açar. Karl Wittgenstein ve Léopoldine Kalmus çiftinin sekiz çocuğunun en küçüğüdür. ImageImageImageImage
Karl Wittgenstein Avrupa’nın en zengin sanayicilerinden biriydi, bir çelik deviydi. Servetini Amerikan hisselerine yatıran Karl, Büyük Buhran’da sonra servetini katlayan ender isimlerdendir. Gustav Klimt’in “güzel sanatlar bakanı” olarak çağırdığı bir sanat koleksiyoneriydi. ImageImage
Read 24 tweets
15 Nov
“Bu roman çoktan yazıldı. Bu roman benim rüyalarımda.”

Gündelik gerçekliğin ötesine geçmeye çalışan eserleriyle 20. yüzyıl Latin Amerika edebiyatının en önemli isimlerinden Julio Cortázar'ı (26 Ağustos 1914-12 Şubat 1984) yakından tanıyalım.😎
Tam adıyla Julio Florencio Cortázar Scott, 26 Ağustos 1914'te Belçika'nın başkenti Brüksel'de, Arjantin konsolosluğunda memur olarak çalışan Bask kökenli Julio José Cortázar ile Fransız-Alman kökenli María Herminia Scott'un çocuğu olarak dünyaya gelir.
1918 yılına kadar Belçika, İsviçre ve İspanya'da yaşayan aile sonrasında Arjantin'e kesin dönüş yaparak bir kenar mahallesi olan Bánfield'a taşınır. Ancak Cortázar 6 yaşına geldiğinde babası evi terk eder ve aile maddi açıdan zor durumda kalır.
Read 35 tweets
13 Nov
Referans Yönetim Sistemleri (RYS) üzerine hazırladığımız ilk paylaşım RYS’yi tanımak amaçlıydı. Bugün de aralarındaki benzerlik ve farklara odaklanıp avantajlarını ve dezavantajlarını tartışacağız. 📊🔍

İlk paylaşımımız:
Piyasada onlarca RYS yazılımı bulunmaktadır. Basit ve anlaşılır tutmak adına bugün sadece Citavi, EndNote, Mendeley ve Zotero gibi en yaygın kullanılanlar üzerinden incelememizi yapacağız.
Siz de burada ele aldığımız ya da alamadığımız, kullanmakta olduğunuz RYS’nin avantajlı bulduğunuz yönlerini bu paylaşımın altına ekleyerek katkıda bulunabilirsiniz.
Read 55 tweets
3 Nov
20. yüzyılın en büyük bilim filozoflarından biri olarak görülen ve yaklaşımı günümüzün bilimsel düşüncesine derinden nüfuz eden Karl Popper’a daha yakından bakalım.
Karl Raimund Popper 28 Temmuz 1902’de, Avrupa’nın en önemli kültür merkezlerinden, imparatorluk kenti Viyana’da, Aziz Stefan Katedrali'nin güneyine bakan, devasa kütüphaneli bir evde, Protestanlığı seçen Yahudi bir ailenin üçüncü ve son çocukları olarak dünyaya gelir.
Babası Dr. Simon Siegmund Karl Popper bir avukattır. Yunan ve Latin klasiklerini Almanca’ya çevirir, evsizlere yardım eden komitelerde gönüllü olarak yer alır. Annesi, kızlık soyadıyla Jenny Schiff ise Viyana’nın yüksek burjuva sınıfına mensup bir müzik tutkunudur.
Read 23 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!