1960’lı yıllarda “Asya Tipi Üretim Tarzı” kavramı üzerine yaptığı çalışmalarla Türk toplum tarihi tartışmalarının ve İÜ İktisat Fakültesi’nde verdiği dersler ve eserleriyle Türkiye’deki iktisat eğitiminin önemli ismi Sencer Divitçioğlu’nu birlikte tanıyalım.
14 Şubat 1927’de İstanbul’da Doktor Necmettin Divitçioğlu ve Emine İclal Divitçioğlu çiftinin çocuğu olarak dünya gelir. İki dedesi de Osmanlı paşasıdır. Necmettin Divitçioğlu’nun babası Divitçi İsmail Hakkı Paşa, Emine İclal’in babası ise Zühtü Paşa’dır.
Divitçi İsmail Hakkı Paşa, Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde komutandır. Müşirliğe (mareşalliğe) kadar yükselmiş olan Paşa, vezir rütbesiyle İşkodra ve Üsküp valilikleri yapar. Bir dönem doğum yeri Trabzon’da sürgün olarak bulunan Paşa sonra Erzurum ve Yanya valiliği yapar.
2. Abdülhamit’in maarif nazırı Zühtü Paşa Kadıköy’de kendi adıyla bir camii ve yatılı okul yaptırır. Nazırlığı devam ederken 1902’de öldü. Vasiyeti üzerine yaptırdığı camiinin bahçesine defnedilir. Kızıltoprak’taki köşkü bir süre MEB tarafından öğretmen okulu olarak kullanılır.
Babası Necmettin Divitçioğlu tıp eğitimini Almanya’da alır. Yurt dışından dönüşünde, yeni kurulan, Ankara Numune hastanesinde çalışmak üzere çağrılır ve burada baştabiplik yapar. Döneme ait anılar Necmettin Divitçioğlu’nu Türkçü bir düşüncede tanımlıyor.
Hareketli bir kişiliğe sahip N. Divitçioğlu, önce Afgan Kralı Emanullah Han’la Afganistan’a giderek uzun süre çalışır. Sonra 1930’da Orta Asya macerası başlar ve Özerk Uygur Bölgesinde dışişleri bakanlığı yapar. Ayrıca bir dönem Samsun Belediye Başkanlığı da yapar.
Necmettin Divitçioğlu Samsun’da bulunduğu dönemde orada yayınlanan Türkçü dergi “Kopuz”da yazıları yayınlanır. Derginin sahibi Fethi Tevetoğlu’nun “Dr. Divitçioğlu Kimdir?” adlı bir yazısı da dergide yayınlanır.
Tevetoğlu o dönemde Samsun askeri hastanesi’nde görevlidir ve daha önce İstanbul’da yayımlanan Kopuz dergisini tekrar canlandırıp Samsun’da yayınlamaya başlar.
Sencer Divitçioğlu ilkokula Moda’da başlar. Daha sonra babasının görevi nedeniyle önce Kars sonra Samsun’da eğitime devam eder. Anılarında Moda ve Samsun’un kendisi üzerindeki öneminden bahsetmektedir.
II. Dünya Savaşı nedeniyle tekrar askere çağrılan babası Necmettin Divitçioğlu’nu görev yaptığı Çankırı’da yaşanan depremde 1 Şubat 1944’de kaybeder. Babaannesinin kararı üzerine İstanbul’a döner ve onunla yaşamaya başlar. 1945 yılında Haydarpaşa Lisesi’nden mezun olur.
Moda çevresinin etkisi ile çeşitli sporlarla uğraşan Divitçioğlu zaman zaman Uludağ’a kayak yapmak için gittiğini aktarmaktadır. Sevgi Demirkuşak ile tanışmalarına ve evliliğe uzanan ilişkilerine kayak tatili vesile olur.
1946 yılında kayıt olduğu İstanbul İktisat Fakültesi’nden mezun olur. Mezuniyet sonrasında Sevgi Demirkuşak ile evlenir ve doktora yapmak için eşi ile birlikte Paris’e gider. “Günümüzün Oligopol Teorileri” tezi ile 1955 yılında doktorasını tamamlar.
Anılarından doktora eğitimi için gittiği Paris’te rahat bir gençlik geçirdiği görülür. Paris’teki yakın çevresi Fikret Mualla, Abidin Dino, Ferit Edgü, Avni Arbaş gibi sanatçılardır. Divitçioğlu çifti sık sık Fikret Mualla’nın resimlerini satın alıp sanatçıya destek olur.
Divitçioğlu’nun bu erken dönemde Marxizm tartışmalarına çok uzak olmadığı döneme ait çeşitli anılarda görülmektedir. Nitekim Korkut Boratav anılarında “Aydın Yalçın'ın Marx'a yönelttiği saldırı beni çok rahatsız etti. >>>
>>> Fakat bir iki hafta sonra Fransa'da doktorasını yapmakta olan Sencer Divitçioğlu'ndan bir cevap geldi Forum'a. Sencer, Aydın Yalçın'ı eleştirerek Marx'ı çok ikna edici ve düzeyli bir yazı ile savundu.” der.
Doktora eğitiminin sonlarında 1954 yılında ABD Indiana Üniversitesinde oyun teorisi üzerinde çalışır ve sonrasında tekrar Fransa’ya döner. Anılarında ABD’ye ısınamadığını ve ancak 6 ay dayanabildiğini aktarır.
1957 yılında Türkiye’ye dönerek İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde öğretim üyesi, 1958 yılında da “Marx’da İktisadi Büyüme” adlı tezi ile doçent olur.
Bu çalışma İktisat Fakültesi Yayınları tarafından yayımlanır. Türkiye’de Marx’ın iktisadi görüşleri konusunda ilk yayınlardan biri olarak görülen kitap 2013 yılında Elif Yayınları tarafından tekrar basılmıştır.
İÜ İktisat Fakültesinde S. Ülgener, Haydar Furgaç, Ömer Celal Sarç, Ö. Lütfi Barkan, Refii Şükrü gibi hocalarla beraber çalışır. O dönem iktisattaki diğer önemli merkez, Ankara Siyasal’dan K. Boratav, Sadun Aren, Yılmaz Akyüz ve Tuncer Bulutay’la yakın ilişki kurar.
Askerliğini Harp Akademileri’nde yedek subay olarak yapan Divitçioğlu 27 Mayıs sonrasında Turizm Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği’nde bulunur. Ayrıca Devlet Planlama Teşkilatı’nın kuruluşunda da yer alır.
“Mikroiktisat” adlı kitabı 1962 yılında yayımlanır. Kitap o dönemde alana ilişkin nadir telif eserlerden birisidir. Bu kitap yayınlandığı dönem ve sonrasında uzun bir süre birçok üniversitede ders kitabı olarak okutulur.
1962’de Cambridge Üniversitesine gider ve önemli iktisatçılardan Robinson, Kaldor, Pasinetti, Spaventa gibi isimlerle çalışır. Anılarında o dönemde İngiltere’de bulunan Yaşar Kemal’le vakit geçirdiği görülür. Birlikte üç gün süren bir anti-nükleer yürüyüşe katılırlar.
İktisat üzerine önemli çalışmaların sonrasında “Asya Tipi Üretim Tarzı ve Az Gelişmiş Ülkeler” adlı çalışması 1966 yılında Elif Yayınları tarafından deneme olarak yayımlanır.
Sencer Divitçioğlu’nun çok tartışılan çalışması ise 1967 yılında yayımladığı “Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu” olmuştur. Asya Tipi Üretim tarzı ile ilgilenmesi dönemin önemli ismi Kemal Tahir’in önerisidir.
Kemal Tahir’in evi dönemin düşünür, akademisyen ve sanatçılarının toplandığı ve tartışmaların yapıldığı mekandır. Arkadaşları aracılığıyla bu toplantılara davet edilir. İlk tanışmada Kemal Tahir’in kendisine “Asya Tipi Üretim Tarzı”ndan bahsettiğini aktarmaktadır.
Bu toplantıların katılımcısı ve dönemin bir diğer önemli ismi Selahattin Hilav, ATÜT konusunun Kemal Tahir ve Sencer Divitçioğlu’nun evlerinde yapılan toplantılarda tartışıldığını, bu toplantılara Atilla Tokatlı, Murat Sarıca gibi isimlerin de katıldığını söylemektedir.
Kemal Tahir’in Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu kitabının yayımlanmasında sonra Sencer Divitçioğlu’na “bu kitapta kerim devlet nerede?” sorusunu yönelttiği Divitçioğlu’nun anılarında belirtilir.
Divitçioğlu bu çalışması ile Osmanlı toplum yapısının feodal olmadığını göstermekle birlikte Marx’ın ATÜT konusundaki görüşleri ile Osmanlı toplum yapısı arasında karşılaştırmalar yaparak Osmanlı toplum yapısındaki ATÜT özelliklerini ortaya koyar.
Çalışmanın önemli noktalarından bir diğeri ise Marx’ın ATÜT ile ilgili tespitlerinin tamamının Osmanlı toplum yapısında bulunmadığına yönelik tespitlerdir. Devletin varlık sebebi ile şehir ve köy ayrımı konusunda Osmanlı toplum yapısının modele uymadığı vurgulanmakta >>>
>>> ve özellikle devletin varlık sebebi ve dolayısıyla bu varlık sebebinin batı toplumlarından farkı ele alınmaktadır. Batı toplumlarındaki serften farklı olarak Osmanlı’daki köylünün “hür köylü” olarak tanımlanması önemli bir tespit olarak ortaya çıkar.
Kitap birçok dile çevrilir. Ayrıca Divitçioğlu 1969 yılında Fransız La Pensee’de “Osmanlı Toplumunun Ekonomik Modeli”ni yayınlar.
Dönemin sol hareketlerinde “Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim” tartışması yaşanır. Taraflar önerdikleri yöntemi toplum tarihi tezleriyle destekler. Hem Osmanlı toplum yapısı hem Cumhuriyet’in kuruluşu bu anlamda önem kazanır.
ATÜT tezleri Osmanlı’nın feodal olduğu tezine karşı çıkışla bu tartışmalarda merkeze yerleşmiştir. “Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu” çalışması “Milli Demokratik Devrimi” savunanların yanında D. Avcıoğlu ve İlhan Selçuk gibi ordu merkezli devrimi önerenlern eleştirsine uğrar.
Divitçioğlu kitabın ilk bölümünde “Bu bir tarih araştırması değildir. Hatta, iktisat tarihi araştırması bile denilemez. Bu bir iktisat araştırmasıdır: İktisatçı açısından tarihsel bir iktisadi sistemin yeniden kurulması hakkında yapılan mütevazı bir denemedir.” demektedir.
Bu dönemde ANT dergisinde de yazılar yazar. Bu dergide 14 Ekim 1969 yılında yazdığı “Yarınki Türk Sosyalizminin Potansiyeli” başlıklı yazıda yeni kurulan Milli Nizam Partisi hakkında söyledikleri ile de tartışma konusu olacaktır.
Divitçioğlu bu yazısında Milli Nizam Partisi ile ilgili olarak; “Konya’da yeşermekte olan, önceleri ‘takunyalılar’ diye alaya alınan, şimdi de Türk kamuoyunu derinliğine ilgilendirmeye başlayan mukaddesatçılar hareketini yakından takip etmek gereklidir. >>>
>>> Mukaddesatçıların, yukarıda ana hatları verilmeye çalışılan asli ve tali sınıf ilişkilerinden hareket ederek, ideoloji ve eylemlerini sağlam bir toplumsal temele oturtmak üzere oldukları düşünülebilir. >>>
>>> İşledikleri konu ve yerleştikleri ortam toplumun tali ve asli çelişkilerine dayanan bir potansiyeldir. Hareketin dayanağı, başlangıcı ve geliştiği ortam, Türk halk tabakasının iktisadi ve kültürel gerçeklerini yansıtmaktadır.” demektedir.
Yazının devamında ise “Dünya görüşleri tam olarak belirlenmediğinden vakit henüz erkense de, bu hareketin de yakın Türk toplumsal tarihinin tanık olduğu gibi, Levantenler ile Müslüman burjuvazi, >>>
İttihat ve Terakkiciler ile İtilafçılar arasındaki hakim sınıf çatışmalarına benzediği söylenebilir. O vakit, bu çelişme zincirine bir de mason-mukaddesatçı halkası eklenmiş olur” tespiti yapılır.
İktisat Fakültesi’nde beraber görev yaptığı İdris Küçükömer ile birlikte Türkiye İşçi Partisi Bilim Kurulu’nda çalışır. Bu politik duruş her ikisinin de profesörlük kadrosunu uzun yıllar alamamasına yol açmış ve kadrolarını ancak mahkeme kararı ile alabilmişlerdir.
“Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu” çalışmasından sonra tekrar iktisada yönelen Divitçioğlu Das Kapital Üzerine Çeşitlemeler (1969), Makroiktisat (1970), Marxist Üretim Tarzı Kavramı (1971), >>>
>>> Değer ve Bölüşüm (1972), Marxist Dönüşüm Sorunu: İki Yorum (1978) ile Değer, Üretim ve Bölüşüm (1982) adlı çalışmalarını yayımlar.
1977’de yayın hayatına başlayan Toplum ve Bilim dergisinin Asaf Savaş Akad’ın ifadesiyle “fikir babası, müteşebbisi, finansörü, editörü velhasıl her şeyi” Sencer Divitçioğlu’dur. İlk 17 sayı onun öncülüğünde çıkar sonrasında Birikim Yayınları tarafından düzenli olarak çıkarılır.
12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında meşhur 1402 sayılı yasa ile üniversiteden uzaklaştırılır. Antropolojik tarih çalışmalarına yönelen Divitçioğlu yaptığı çalışmaları 1987 yılından başlayarak 2011 yılına kadar yayınlar.
1987 yılında “Köktürkler” yayımlanır. Bunu yazılarını derlediği “Geçivermiş Gelecek” çalışması izler. Tarih anlayışını ise 1991 yılında Bağlam Yayınları tarafından basılan “Nasıl Bir Tarih?” kitabında ayrıntılı olarak ele alır.
1994 yılında “Oğuz’dan Selçuklu’ya”, 1996 yılında “Osmanlı Beyliği’nin Kuruluşu”, 2001 yılında “Ortaçağ Türk Toplumları Hakkında”, 2005 yılında Orta-Asya Türk İmparatorluğu, VI-VIII. Yüzyıllar” yayımlanır.
2006 yılında “Orta-Asya Türk Tarihi Üzerine Altı Çalışma”, 2008 yılında “Meta Tarih-Ege Beylikleri” ve 2011 yılında “Sekiz Türk Boyu Üzerine Bazı Gözlemler” yayımlanır.
Çalışmalarda devlet merkezi bir yer tutar. Köktürkler’de “Demek ki, 640 tarihinden hemen önce devlet-siz olarak bildiğimiz Uygurlar, bu tarihten hemen sonra devlet-li oldular. Aslında, bu belgeler "devlet teorisi" çalışmaları bakımından paha biçilmez değerdedir.” der.
Sencer Divitçioğlu, iktisat bilimi ile uğraşılarında kazandığı yöntem becerilerini bu çalışmalarında tarihe uygulamaktadır. Öğrencilerinin iktisadı duru bir şekilde anlatan hoca olarak anlattıkları Divitçioğlu, aynı duruluğu tarih anlatımında yakalama çabasındadır.
Bu anlayış onun tarihe bakışını etkiler. Şekiller ve grafiklerle tezlerini açıklayıcı bir hale getirmektedir. Örneğin bkn.
Tarihsel açıklamalarını formüller ve şekillerle destekleyen bir anlayış geliştirmiştir. Örneğin bkz.
İbrahim Ekinci ve Hakan Güldağ tarafından Sencer Divitçioğlu ile yapılan söyleşi kitaplaştırılarak “Sencer Divitçioğlu Anlatıyor” adıyla Yapı Kredi Yayınları tarafından 2012 yılında yayımlanmıştır. Söyleşi kitap, Sencer Divitçoğlu’nun yaşamını ayrıntılı bir biçimde ele alır.
İbrahim Ekinci ve Hakan Güldağ hazırlanan kitapta yapılan söyleşinin yanı sıra Asaf Savaş Akat’ın “Sencer Divitçioğlu ile 50 Yıl” adlı yazısı, Taner Berksoy’un Sencer Divitçioğlu ile ilgili anıları, Ferit Edgü’nün “Dostum S. D.” yazısı, >>>
>>> Ömer Gökay’ın “Hoca, Yerlidir, Türk’tür, Özdür” diye başlayan söyleşisi, Oktar Türel’in “Sencer Divitçioğlu” adlı yazısı, Tuncer Bulutay’ın Sencer Divitçioğlu’na Saygı ve Övgü” adlı yazısı bulunmaktadır.
Bilgi Üniversitesi 10 Ekim 2019’da Asaf Savaş Akat, Ercan Eren, Dinç Alada, Hüseyin Öze, Ragıp Ege, Ahmet Şahinöz, Alp Yücel Kaya, Işıner Hamşioğlu ve Altuğ Yalçıntaş'ın tebliğler sunduğu, “Türkiye Tarih ve İktisadi Düşüncesinde Sencer Divitçioğlu” çalıştayını düzenlemiştir.
2018 yılında Çorum Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Damla Sarıkaya tarafından “Sencer Divitçioğlu ve Asya Tipi Üretim Tarzı” adıyla yüksek lisans tezi hazırlanmıştır.
Divitçioğlu 8 Eylül 2014’te İstanbul’da hayatını kaybeder. Ardında iktisat alanında yetiştirdiği birçok ismi ve iktisattan tarihe uzanan eserlerini bırakan, ATÜT üzerine yaptığı çalışmalarla Türk toplum tarihi tartışmalarına önemli katkı sunan Divitçioğlu’nu saygıyla anıyoruz.
Sencer DİVİTÇİOĞLU paylaşımını Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Güven AVCI @Guven_Avc arkadaşımız hazırladı.
1933 üniversite reformu sonrasında İstanbul Üniversitesi’nde sosyoloji ve sosyal politikaları veren mülteci profesörlerden Gerhard Kessler’in sosyoloji ve sosyal politika dersleri hakkında üniversiteye sunduğu raporları birlikte inceleyelim. 🔎
Z. F. Fındıkoğlu’nun “İş” dergisinin Kessler’e veda niteliğindeki sayısında, bir nottan öğrendiğimize göre, prosedür gereği her yıl sonunda dersler hakkında bir rapor sunulması gerekir.Kessler’in ciddiye alarak hazırladığı raporların çoğunun “hasıraltı” edildiği belirtilmektedir.
Kessler’in 1933-1951 yılları arasında verdiği düşünülen 17 rapordan ikisi “İş” dergisi tarafından yayımlanmıştır. Fakat bu iki rapordan önce, Kessler’in 1934-45 öğretim yılının açılış dersi olarak sunduğu “Türkiye’de Sosyolojinin Vazifeleri” başlıklı konuşmasına bakalım.
🔎Efsaneden millî kimlik inşasına:
Şahnâme ve Firdevsî (ö. 1020’den sonra)
(Minyatür: Sultan Mahmûd ve şair meclisi)
Fars edebiyatı denildiğinde akla gelen üç büyük şair: Hâfız-ı Şirâzî, Ömer Hayyam ve Firdevsî-i Tusî. Bu üç şairin büyüklüğü, sanatlarının kuvvetinden ziyade isimlerinin etrafında şekillenen fikir ve hayattandır.
Firdevsî’yi diğer şairlerden ayıran vasfı ise İran millî kimliğinin en önemli yapı taşlarından biri olan Şahnâme’nin müellifi oluşudur. Bugün bir İran milletinden söz ediliyorsa bunda en büyük pay şüphesiz ki ona aittir.
Bilimsel gelişmeleri takip etmenin önemini anlamaya dair kıymetli bir örnek olan ve kendi röntgen cihazını kurarak Türkiye’de tıbbi anlamda X-ışınlarını ilk defa kullanan radyolojinin öncü ismi Dr. Esad Feyzi’yi (1874-1901) birlikte tanıyalım... 🔎
Esad Feyzi 1874 yılında Gemlik’te doğdu. Babası Üsküdarlı Kolağası Feyzi Ağa’dır. Davutpaşa Askeri Rüştiyesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra Tıbbiye İdadisi’ne devam etmiştir. İdadiden mezun olduktan sonra ise Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane’ye girmiştir.
Özellikle fizik olmak üzere fen derslerine ilgili çalışkan bir öğrenci olan Feyzi, bu ilgisini laboratuvarda çalışmalar yaparak sürdürmektedir. Ayrıca bu ilgi Esad Feyzi’yi üretkenliğe de yönlendirmiştir.
Bilim ve teknolojinin dünyasında yeni bilgiler salt bilimsel meraktan mı doğar?
Bilim insanlarının ürettiği bilgiler objektif ve evrensel mi?
Bilim ve teknolojinin gelişimi ile ilgili ön kabulleri sorgulayan bilim sosyoloğu Bruno Latour’u gelin birlikte yakından tanıyalım. 🔎
Savaşta topraklarının bir bölümünü Almanya’ya kaptıran Fransa’nın, Hitler travmasından yeni uyandığı yıllardır. Nazilerle iş birliği yapan Vichy rejimi gitmiş, yerine Charles De Guella liderliğindeki Özgür Fransa Kuvvetlerinin duruma vaziyet etmesiyle 4. Cumhuriyet gelmiştir.
Bruno Latour, 1947’nin bu çalkantılı Fransa'sında üzüm bağları ile ünlü Burgonya (Burgundy) bölgesinde şarap üretiminin başkenti sayılan Beaune kasabasında köklü bir ailenin sekizinci ve son çocuğu olarak dünyaya gelir.
Uzun bir uyku döneminden sonra, 1980’lerin ortalarında yeniden yükselişe geçen ekonomi sosyolojisi sosyal teorinin gündemini meşgul eden pek çok probleme farklı bakış açıları sunuyor. “Ağ Analizi” da bunlardan birisi… 🔗🔎
Sosyal ağlar, kurumlar, güç ilişkileri, firma ve organizasyonlar ekonomi sosyolojisinin gündemini işgal eden tartışmalardan... Sosyal ilişkilerin ekonomik hayatı nasıl etkilediği, bunların eylem ve mübadeleye etkisi ekonomi sosyolojisi içinde güçlü bir akım oluşturmuş durumda.
(Neo)liberalizmin yükselişiyle, uzun bir aradan sonra yeniden iktisadi olgulara yönelen sosyoloji, Amerikan akademisindeki bu serüvene sosyolojik geleneği ziyaretle başladı: 1980’lerde yapılsalcı teori bu kez piyasayı anlamak için sahneye çıktı.
Gökyüzüne yükselen Güzel Remedios, uykusuzluk hastalığına yakalanan Macondo halkı, asla gelmeyecek bir mektubu bekleyen Albay, ölüm döşeğinde Simon Bolivar...
Gabriel García Márquez'in (6 Mart 1927-17 Nisan 2014) "büyülü" ama bir o kadar da "gerçek" dünyasına hoşgeldiniz!🧙♂️🎈
García Márquez, 1927 yılında Kolombiya'nın kuzeyinde United Fruit Company’nin inşa ettiği Aracataca kasabasında telgraf operatörü Gabriel Eligio García ile Luisa Santiaga Márquez'in ilk çocukları olarak dünyaya gelir.
Sekiz yaşına kadar eski bir albay olan büyükbabası Nicolás Márquez ve büyükannesi Tranquilina Iguarán ile birlikte yaşayan García Márquez, büyükannesinin büyük bir ciddiyetle anlattığı olağanüstü öykülerden ve dedesinin ona öğrettiği somut ve tarihsel olaylardan çok etkilenir.