Ninova…Musul yakınlarında, dünyanın en eski ve en büyük antik kentlerinden biri.
Yukarı Mezopotamya'da kültür üreten ve uygarlığın gelişmesinde önemli katkıları olan Ninova en ihtişamlı günlerini MÖ 700 civarında Asurların başkenti olduğunda yaşamıştı.
Papa Francis'in Irak ziyareti, ülkenin antik zenginliğini gündeme getirdi. Kuşkusuz Hz.İbrahim'in doğduğuna inanılan Ur şehri, Asur, Babil, Akad imparatorlukları Irak'ın görkemli tarihinde ciddi izler bıraktı.
Ninova ise bu şehirlerin en büyüğü ve en önemlisiydi...
Ninova peygamber Yunus bin Matta'nın şehri. Kuran'da adıyla bir sure bulunan ve İncil'de de Yunus Kitabı adlı özel bir bölüm bulunan bu peygamber İbrani kökenliydi ve Ninova halkına tek tanrı inancını tebliğ etmişti. Kabri, Ninova'da Nebi Yunus bölgesinde adını taşıyan camide.
Tabi burası da teröristlerin vandallığından payına düşen zararı fazlasıyla aldı... Musul'u işgal eden İşid Ninova antik kenti gibi Hz.Yunus'un kabrini de param parça etti...
Ninova Irak’ta ve günümüzdeki Musul şehrinin hemen yanıbaşında. Antik çağın en eski ve en büyük şehirlerinden biriydi burası. Önemli bir ticaret merkezi olan antik çağın en büyük ve en zengin cazibe merkezlerinden biriydi.
MÖ 3000'de, tanrıça İştar tapınağı ile önemli bir dini merkez haline gelmişti Ninova. İsminin anlamı tartışmalı. Genellikle Asur tanrıları Ninhursag ve Ninurta adlarında görülen ve "Tanrıça Evi" veya özellikle "Ev" anlamına gelen Nin veya Nina ön ekinden türetildiği düşünülüyor.
Ninova Kral Şamaşi Adad (M.Ö.1813-1791) döneminde doğrudan Asur yönetimi altına girdi, ancak en önemli gelişimini Yeni Asur İmparatorluğu'nda (MÖ 912-612) ve MÖ 705-681 yılları arasında yaşadı ve Asurların taht şehri oldu.
Ninova'dan İncil'de, özellikle de günah ve kötülükle ilişkilendirildiği Yunus Kitabı'nda bahsedilir. Şehir, Asur İmparatorluğu'nu deviren Babilliler ve Medler liderliğindeki bir koalisyon tarafından MÖ 612'de yıkıldı.
Akad Kralı Büyük Sargon (M.Ö. 2334-2279) Ninova dahil tüm Mezopotamya'yı ve Kilikya gibi Anadolu bölgelerini fethetmişti. Yine Babil Kralı Hammurabi (MÖ 1792-1750) komutasındaki Amoritler’le Ninova’yı ele geçiren krallardandı.
Fotolar Kral Hamurabi ve Hamurabi Kanunları
Ninova, Asurlular ile Hititler, Mitanni ve Hattiler arasındaki güç mücadelesinde M.Ö. 1200 sırasında tüm bölge ile beraber acı çekti. Bölgedeki Asur egemenliğinin son halkası olan Yeni Asur İmparatorluğu, Asur krallıklarının en ünlüsüydü ve Ninova'nın da en parlak dönemiydi bu.
Ninova, burayı başkenti yapan Kral Sennacherib'in hükümdarlığı döneminde çarpıcı bir şekilde büyüdü, ihtişam ve ün kazandı. Kral şehrin etrafına 15 kapısı olan büyük surlar inşa etti, halka açık parklar ve bahçeler, su kemerleri, sulama hendekleri, kanallar yaptırdı.
Şehrin yapılarını büyük ölçüde genişletip iyileştirdi. Sarayının seksen odası vardı ve onu "rakibi olmayan saray" ilan etmişti Kral Sennacherib. Bu odaların 71’inde 2.000’den fazla heykel ve rölyef vardı. İngiliz arkeologlara göre Babil’in Asma Bahçeleri de buradaydı.
Kral Asurbanipal’in Ninova’daki ünlü kütüphanesi o zamanın kitapları olan 30.000'den fazla kil tablete sahipti… (MÖ 668-627)
Rölyef: Aslan avlayan Asurbanipal
MÖ 612'de Ninova şehri Persler, Medler, Babilliler ve daha sonra bölgeyi aralarında bölen müttefik kuvvetleri tarafından yağmalandı ve yakıldı. Bundan sonra bölgede nüfus seyreldi ve yavaş yavaş antik kalıntılar toprağa gömüldü.
Ninova kalıntıları, 1846-1847 yıllarında Austin Henry Layard tarafından ortaya çıkarılıp kazılana kadar gömülü kaldı. Campbell Thompson ve George Smith'in günümüze kadarki diğer çalışmaları, bu şehrin muhteşem kapsamını ortaya çıkardı: Kuyunjik ve Nebi Yunus.
Bugün Ninova harabeleri, Musul banliyölerinden kentsel yayılma tehlikesiyle karşı karşıya. İşid’in vandalizm eylemleri nedeniyle de ciddi hasar gördü. 2010 yılında, Küresel Miras Fonu kalıntıları yok olma tehlikesi altında olan İlk 12 alan arasında listeledi.
Oysa bir zamanlar Musul'da ''Dicle Nehri'nin incisi'' denilen gelişmiş ve zengin bir beldeydi...
Bir zamanlar Ninova, Tanrıça İştar'a ev sahipliği yapan Mezopotamya'nın en büyük şehirlerinden biriydi ve hiç şüphe yok ki Kral Sennacherib ve ondan önce ve sonra bu şehri inşa eden krallar Ninova'nın ihtişamının sonsuza kadar süreceğine inanıyordu…
V’esselam
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Medain Salih...
Varlığını halâ çok az kişinin bildiği, dağlara oya gibi işlenmiş evler ve tapınaklar çölün ortasında zamana meydan okuyor.
Bu gizemli antik kenti ziyaret ettiğimde karşıma kum tepelerinin arasında olağanüstü bir kültür mirası çıkmıştı.
Tebük’e bağlı El-Ula’da bulunan ve ‘’Salih’in Şehirleri’’ anlamına gelen Medain Salih' ulaşmak kolay değil. Cidde'ye 800 km., Medine'ye ise 400 km uzaklıkta olan antik şehre en yakın yerleşim yeri 20 km mesafedeki el-Ula.
Medain Salih Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’ne S.Arabistan’dan kaydedilen yegâne yer. Bölge halkı tarafından lânetli olduğuna inanılıyor. Kayalık arazi anlamına gelen el-Hicr adıyla da bilinen antik alan Nebatiler’in merkezi Ürdün Petra'nın 500 km güney doğusunda bulunuyor.
Cebel-i Tarık / Gibraltar / Tarık Dağı. İspanya'da 800 yıl süren İslam uygarlıklarının başladığı nokta iş burası.
Tarık bin Ziyad 26 Nisan 711'de beraberindeki 4-5 bin askerle Fas, Tanca'dan gemilerle İber Yarımadası'nda tam bu noktaya çıktı ve İspanya ile Portekiz'i fethetti.+
Tarifa sahilleri ve karşıda Afrika. Tarık bin Ziyad gibi yarımadaya çıkarma yapan bir diğer komutan Tarif bin Malik'ten alıyor adını. Akdeniz'in Atlas Okyanusu ile buluştuğu en batı ucu burası.
Cebelitarık ile Tarifa arasında yer alan muhteşem doğal güzellikleri, ultra lüks marinası Porto Bañus ile Marbella. ''Marbella'', ''güzel deniz'' anlamına geliyor. Aslında burası Endülüs döneminin medreseleri ile ünlü Ronda'nın sahili.
Suriye'de, çölün tam ortasında, bir vahanın yanında kurulan antik çağların 4.000 yıllık efsane şehri: Palmira. Çölün asil kraliçesi Zenobia'nın baş döndürücü güzellikteki şehrini 2010 yılında, savaştan hemen önce ziyaret etmiştim.
Palmira gerçekten de zorlu iklim şartlarına sahip Suriye çölünün merkezinde, ıssızlığın ortasında, belkide gücünü yalnızlığından alan muhteşem bir antik şehir. Romalıların şehre gelmesinden 2.000 yıl önce kurulan Baal Tapınağı'nın işçiliği ve mimarisi oldukça şaşırtıcı:
Palmira, Arapça adıyla Tedmur, Suriye'nin en önemli tarihi ören yeri ve dünyada da en tanınmış kültürel miraslardan biri. Asurlular ve Perslerden itibaren Tedmur, Mezopotamya ile Akdeniz arasında kervanların vazgeçilmez uğrak yeri imiş.
Osmanlılar 1517'de Arap Yarımadası'na hâkim olmalarıyla birlikte Mekke ve Medine'ye eşsiz hizmetlerde bulundular. İki kutsal ve şerefli şehrin hizmetkârı / ''Hadim'ül Haremeyn'üş Şerifeyn unvanını alan sultanlar birçok vakıflar kurup Mekke ve Medine'ye hizmet ettiler.
Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinin ardından Osmanlı idaresine geçen Hicaz bölgesi asırlar boyunca özenle korundu ve hizmet gördü. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’ye, hizmet edebilmek amacıyla tahsis edilen vakıflar Osmanlı tarihinde çok büyük bir öneme sahip.
Özel şahısların oluşturduğu vakıfların yanı sıra devletten de pek çok isim Harameyn hayrına bağışta bulunurdu. En başta Osmanlı hanedanına mensup hanım sultanlar olmak üzere; devlet makamlarında bulunanların çoğu, mülklerini vakfederek gelirlerini kutsal topraklara bağışlamıştı.
İran’ın hemen her yerini birkaç defa gezdim. Gördüğüm yerler arasında Pers İmparatorluğu’nun taht merkezi Persepolis en etkilendiğim yerlerin başındaydı.
Bu anıtsal antik şehir aradan geçen 2.500 yıla rağmen halen son derece etkiliyeci!
MÖ 6.YY’da I. Darius tarafından kurulan şehir Kral I.Xerxes ve Artakserkses tarafından büyütülerek yaklaşık 150 yılda muazzam bir şehre dönüştü. Pers İmparatorluğu'nun gücünün zirvesinde olduğu bu dönemde Makedonya'dan Mısır'a, Anadolu'dan Yemen'e uzanan coğrafya buraya bağlıydı.
Şiraz'dan 1 saat kadar, İsfahan yolu üzerindeki Persepolis bugün de İran kültürünün en önemli, en değerli yerini oluşturur. Pers krallarının özel muhafızları 'Ölümsüzler / Immortals' 1979 İran Devrimi'ne kadar bir gelenek olarak yaşatıldı. Persopolis Basketbol takımı halen var!+
Tüm Müslümanların kıblesi olan Kâbe-i Muazzama'nın örtüsünün özellikleri oldukça ilginç. Kâbe'nin örtülmesi geleneği çok eskilere dayanıyor. ilk defa örten kişinin Hz.İsmail olduğu, Yemen krallarından bazılarının hürmet göstererek örttüğü rivayetler arasında.+
Mekke yakınlarında, Cidde yolu üzerindeki Kâbe ve Ravza Örtü Fabrikasını iki defa ziyaret etmiştim. Bu fabrika senede sadece 3 ay çalışıyor ve yalnız Kâbe ile Ravza'nın örtüsünü dokuyor. Günümüzde Kâbe örtüsü dış örtüsü, iç örtüsü ve kuşak olmak üzere üç bölümden oluşuyor.
Kâbe örtüsü her yıl hac mevsiminde değiştirilir. Kâbe örtüsünün hazırlanma aşamaları tamamlandıktan sonra örtü Kâbe Örtü Fabrikası’ndan alınıp Kâbe’nin koruyucu ailesinin reisine teslim edilir. Bu aile câhiliye döneminden beri aynı ailedir: Meşhur Beni Şeybe Ailesi.