1) Karen Armstrong İslam ve bilim hakkında diyor ki:
Kuran, sürekli olarak Tanrı'nın "mesaj"larının ve "işaret"lerinin anlaşılması için akıl gerektiğini vurgular. Müslümanlar kendi mantıklarından feragat etmemeli fakat dünyayı merak ve dikkatle incelemelidirler.
2) Daha sonra Müslümanlara incelenmiş doğa bilimi geleneğini geliştirme olanağı sağlayacak olan da bu yaklaşımdır ve bu bilim Hristiyanlık'taki gibi hiçbir zaman din için tehlike olarak görülmemiştir. On ikinci yüzyilda Avrupalı bilimadamları İspanya'ya doluşmuştu.
3) Burada Müslüman bilimi ile karşılaşıyorlardı. Müslüman ve Yahudi entelektüellerin yardımıyla bu engin entelektüel hazineyi Batı'ya taşımak için büyük bir çeviri tasarısını gerçekleştirmeye koyuldular.
4) Platon, Aristoteles ve antik dünyanın öteki filozoflarının Arapça çevirileri şimdi Latinceye çevriliyor ve Kuzey Avrupa halklarının kullanımına ilk kez giriyordu.
5) Çevirmenler, İbni Rüşd'ün eserleri ve Arap bilim adamları ve doktorlarının keşifleri de dahil, daha yakın döneme ait Müslüman bilimi üstüne de çalıştılar. Avrupa'da Averroes olarak tanınan Ebu'l-Velid ibn Ahmed İbni Rüşd (1126-1198) Batı'da hem Yahudi hem Hristiyanlar arasında
6) yetke(üstün) olarak kabul edildi. On üçüncü yüzyılda İbranice ve Latinceye çevrildi ve Aristoteles üstüne görüşleri Maimonides, Thomas Aquinas ve Büyük Albert gibi önde gelen ilahiyatçıların üstünde büyük etkisi oldu.( alıntı yapılan kitap: kitapyurdu.com/kitap/tanrinin…)
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1) Bir ihtilaf ne zaman fitneye dönüşebilir, bu konuda yaptıgım okumalar üzerinden görüşlerim:
a) İhtilafı düello gibi yürütüyorsanız, taraflar sadece birbirlerini yıpratır ve bu sadece ihtilafı körükler, fitneye kapı aralanır, insanlar daha çok birbirlerine karşı cephe alırlar.
2) b)Olaylara etkisi olsun olmasın kendi aklınızdan yürüttüğünüz mantık ile bir irtibat kurup, alakasız insanları zanlı konumuna getirirseniz, karışıklığı artırır, fitneyi körüklersiniz. Çünkü herkes herkese bir zan beslemeye başlar,esas olan ise sonuna kadar temkinli harekettir.
3) c) Böyle zamanlarda empati en önemli çözüm aracıdır. Bu insanlar neyi bilmek istiyor, neden rahatsızlar diyerek anlamak ve zihinlerindeki soruları gidermeye çalışmak önemlidir. Her zaman ters tavırlı insanlar çıkacaktır, ama samimi gönlü kırık insanları unutmamak gerekir.
1) Bu seriyi 14 Mart Tip Çalışanları günü vesilesi ile, öncelikle KHK sebebi ile işlerinden el çektirilen tıp çalışanlarına, sonra covid sürecinde hayatını tehlikeye atarak insanların sağlı ile ilgilen tabiplere, ve tüm sağlık personeline ithaf etmek için yazıyorum.
2) Sağlık kıymeti bilinmesi gereken bir nimettir. Peygamber Efendimiz aleyhissaletu vesselam, “İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: “Sağlık ve boş zaman.” (Buhârî, Rikâk, 1) diyor.
3) Ve bu hususta insanlara tedavi yöntemleri tavsiye etmiş, devrinin ilaçları ile de tedavi uygulamistir. Ve diyor ki: "Allah hastalığı da ilacı da indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç varetmiştir. Öyleyse tedavi olun. Ancak haram olan şeyle tedavi olmayın." (Ebu Dâvud, 3874).
1) Avrupa'nın değişik ülkelerindeki gençler ile arada görüşüyoruz. Mutat olarak belirli aralıklar ile zoom üzerinden sohbet de ediyoruz. Arkadaşlardan müsaade istedim, bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum.
2) Evvelen şunu söylemem gerekir ki, her geçen gün Türkçe sohbet etme imkanı azalıyor. Muhacir gençlerden süreç başlangıcında 13-14 yaşında olanlar ekseriyetle bulundukları ülkelerdeki lisana da artık hakimler.
3) Burada yapılması gereken, yaş gruplarına göre bulunulan ülkenin lisanında müfredat oluşturmak. Yani bir bireyin, çocukluktan başlayarak Üniversite yıllarına kadar bilgiye ulasabileceği sağlam kaynaklara sahip olması gerekiyor.
1) Hocaefendi'nin gerek dini, gerekse bilimsel konularda araştırmacılığa önem verdiği malumdur. Bu konuda eserlerindeki bazı açıklamalara bakalım:
Batının eşya ve hâdiseleri didik didik ederek ciddi bir araştırma aşkıyla ilim ve fende belli bir noktaya ulaştığı bir gerçektir.
2) Belgesellerde görüyoruz. Meselâ Güney Kutup’taki penguenlerin, bilmem neredeki vahşi balinaların hayatı günlerce takibe alınıyor. Bir araştırmacı, “25 senedir kobraların hayatını izliyorum” diyor.
3) Bu insanlar, bu kadar emek ve gayret sonucunda ileride ne elde edeceklerini bile belki tam olarak bilmiyorlar. Fakat merak duygusu ve araştırma iştiyakıyla vahşi dedikleri tabiatı didik didik ediyor; söküyor, bozuyor sonra yeniden örgülüyor; örgünün keyfiyetine bakıyor;
1) Büyük müfessir Fahreddin-i Razi Allah'in rahmetinin enginliğini gösteren Zümer 53. ayeti ile alakalı on tane incelik cikarmistir. Bu zorlu günlerde Allah'in hem ahirette hem de dünyada bizim icin rahmet tecellisini bekleyerek, önce meala bakalım:
CovideKarşı SiyasilereTahliye
"Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere haddi aşan kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.'"(Zümer/53)
2) 1. Allahü teâlâ günahkârı "kulum" diye adlandırmıştır. Kulluk ise, kişinin ihtiyaç içinde olduğunu, zillete düştüğünü anlatır. Rahim ve Kerîm'e uygun düşen ise, miskin ve muhtaç kuluna, hayır ve rahmetini bol bol vermesidir.
1) Önemli düşünürlerden ve İslami kaynaklardan insanın ümit beslemesi ve gelecek adına umutlu olmasına dair bazı görüşler derlemiştim:
Evvelen Üstad diyor ki, yeis en dehşetli bir hastalıktır. Hatta seretan (kanser) diyor. Hutbe-i Şamiye/43.
ÜmitvarOlunuz Çocuklar
2) Yine Üstadın dediği gibi şedid bir düşman olan yeis, insanın faaliyet şevkini kırar ve atalet(tembellik) zindanına düşürür (Münazarat). Hocaefendi: Geleceği karanlık görmek, geleceği gerçekten karanlık hâle getirebilir ve kemalâta giden yolları yürünmez kılabilir.(Herkul/2019)
3) Erich Fromm diyor ki: Umut, daha büyük bir canlılık, daha büyük bir duyarlılık ve akılcılık sağlamak yönünde gerçekleştirilmek istenen her toplumsal değişimin, belirleyici öğesidir. (Umut Devrimi, sf.21)