Yakın tarihin en sıra dışı devlet başkanı: Duterte
Papa'ya da Obama'ya da "o... çocuğu" diyebilen, Avrupa ülkelerine hakaretlerde bulunan #Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte, yakın tarihte gördüğüm ve kafamda sınıflandıramadığım tek devlet başkanı.
Uyuşturucu kartellerine karşı mücadele etmeyi başkanlığının en önemli icraatleri arasına koydu, satıcılara yönelik ölüm talimatları verdi, bölge ülkelerinin aksine ABD’den para istedi.
2016’da başkan olduktan sonra silahlı gruplarla masaya oturan, silahlı mücadeleyi bırakmayan komünist NPA’ya yönelik işkencelerin bile önüne açan Duterte, ülkesinde yaşayan yaklaşık %10’luk #Müslüman nüfus için Ramazan Bayramı’nı resmi tatil ilan etti.
Döneminde Bangsamoro Organik Yasası kabul edilerek Müslümanlara özerklik verildi. Ama kendisinin en dikkat çeken icraati, uyuşturucu ile mücadeledeki yöntemi oldu. Onun için uyuşturucu satıcılarının yaşama hakkı yok.
Uyuşturucu kartellerine meydan okumaktan korkmayan Duterte, kolluk kuvvetlerine uyuşturucu satıcıları için "kellelerini uçurup denize atın" talimatı veriyor. Görevi boyunca 300 bine yakın kişi gözaltına alınırken, 6 binden fazla uyuşturucu satıcısı operasyonlarda öldürüldü.
Öyle her uyuşturucu satıcısının da ölümü hak ettiğini düşünmüyor. Ona göre küçük çaplı uyuşturucu satıcılarının öldürülmesine gerek yok, zaten fakirler. Onlar hapse atılmalı ama diğerleri yaşamamalı. Bu öldürülen kişilerin çoğu da hep üst düzey(miş).
Her ne olursa olsun uyuşturucuyla mücadele kapsamında satıcıların öldürülmeye devam edileceğini söyleyen #Duterte, bu konuda Avrupalı ülkelerin baskılarına "Sizin endişeniz insan hakları, benimki insanların hayatı" diyerek tepki gösteriyor.
İleride yargılanma ihtimaline de “Eğer hapse atılacaksam yemeğimi eksik etmeyin yeter” diyerek cevap veriyor. Ne kartelden korkuyor ne de Batı’dan.
Bu kadar dengesiz tavırları olsa da dış politikada dengeyi ihmal etmiyor.
Çin ile yaşadığı Güney Çin Denizi sorununa karşı ABD’nin Filipinler’de bulunmasını destekliyor ama Japonya ve Güney Kore gibi para vermiyor, ABD’den para istiyor.
ABD ile ilişkilerini, “Beni #CIA ile devirmek mi istiyorsunuz? Cesaretiniz varsa deneyin” diyerek de açık çek yürütüyor. @baydno
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan’dan oluşan, Macaristan’ın da gözlemci üye olduğu Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi), Mart ayının sonunda toplantısını çevrimiçi yaptı.
Görüşmede liderlerin ilk kez Türk Konseyi bayraklarını da taşıması dikkat çekerken, nedense alınan ve temeli atılan bazı kararlar pek konuşulmadı.
Bu gelişmelerden en önemlisi, konseyin adını oluşturan “Türk Dilli Ülkeler” ibaresinin “Türk Devletler Konseyi” olarak değiştirilmesi olacak. Çünkü “Türk Dilli Halklar” tanımlaması, Rus egemenliği altında yaşayan Türklerin asimile edilmesi için kullanılan bir kavram.
4. yazı: Kanal İstanbul ile Amerikan savaş gemileri Karadeniz’e mi girecek?
Montrö Sözleşmesi’nde yer alan savaş gemilerinin tonaj farkı nedeniyle Karadeniz’e savaş gemilerini sınırlı olarak sokabilen ve bunları 21 günden fazla tutamayan ABD’nin,
Kanal İstanbul projesini desteklediği iddia ediliyor. Daha doğrusu projenin bu açıdan NATO’nun amaçlarına uygun olduğu öne sürülüyor.
Resmi kaynaklarda, Montrö’nün boğazları etkilediği ve Kanal İstanbul’un kullanılması için de herhangi bir boğazın kullanılması zorunlu olacağından, Kanal’da Montrö’deki rejimin kesin bir şekilde uygulanacağı belirtiliyor.
Dün İran destekli Şii milislerin Irak’taki Türk üssüne yaptığı roket saldırı sonrası bir askerimiz şehadete ulaştı. Aklıma da İsrail’in geçen seneki Türkiye Maslahatgüzarı Roey Gilad’ın şu sözleri geldi:
“İdlib’deki savaş bazı önemli jeopolitik gerçekleri ortaya çıkardı. Bunlardan biri, İran’ın Suriye’deki mevcudiyetinin #Türk çıkarlarına ters çalışıyor olmasıdır.
İranlı milisler, başta Lübnan Hizbullah’ı olmak üzere, İdlib’de 50’den fazla Türk askerinin hayatını kaybettiği çatışmalarda baskın bir rol oynamıştı”
İranlı Şii milislerin hem #Suriye hem de Irak’taki Türk noktalarına yönelik tehdit ve saldırıları artarak devam ederse,
🇹🇷🇦🇿 Gururlandıran Kanada ambargosunun arka planı…
Kanada, Karabağ Savaşı’nda kullanılan İHA’lar nedeniyle önce Türkiye’ye yönelik ihracaat izinlerini askıya aldı, geçtiğimiz günlerde de doğrudan iptal etti. Şimdi yaşananları en basit haliyle anlatıyorum…
İHA optiklerini Türkiye’ye satan Kanada, bu sistemleri verirken diyor ki “Dayıoğlu bunları kime satacaksınız?”. Bizimkiler de Deniz Kuvvetleri için kullanılacağını söylüyor. (Yani Bulgaristan’a satacağız dersek, ürünleri kullandırmayabilirler.)
Bizimkiler “Deniz Kuvvetleri” deyince, Kanadalılar “tamamdır, eyvallah kullanabilirsiniz.” diyerek izin veriyor. Mesela 20 adet TB-2 SİHA üretilecek.
1️⃣ #Çin, uzayda silahlanmanın engellenmesi için kamuoyunun müzakereleri başlatması gerektiğini ve uzaydaki silahlanmaya karşı olduklarını açıkladı.
2️⃣ #Libya'da verdiğimiz destek sayesinde Trablus'un düşmesi engellendi ve ateşkes sağlandı" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya ile 5 anlaşma imzaladı.
3️⃣ ABD'yi Karadeniz'den uzak durması konusunda uyaran Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Ryabkov, 15 savaş gemisinin Karadeniz'e gönderildiğini bildirdi.
Üçüncü yazı: Boğazlardan geçen gemiler ücret ödüyor mu?
Bu sorunun cevabı, #Kanalİstanbul ile birlikte tekrar gündeme gelmeye başladı. #Montrö'ye göre boğazlardan geçen gemilerin harç ve vergi ödemesi gerekiyor.
2019 yılında boğazlardan geçen 42 bin gemi, kılavuz, römorkör ve diğer yan hizmetler kapsamında toplam 143 milyon dolarlık bir ücret ödedi. Bu da gemi başı ortalamasının 3.400 dolar olduğu anlamına geliyor.
Yine aynı yıl verilerine göre Ulaştırma Bakanlığı’nın, yabancı gemilerden net ton başına yaklaşık 0,90 Amerikan dolar ücret aldığı biliniyor. Fakat ücret ile ilgili şöyle bir ayrım söz konusu.