4- Rekabetçi piyasa ile ilgili sorunlar sadece Abd'de yok. Biz dahil birçok ülkede bu konuda sorunlar yaşanıyor. En basitinden Türkiye'de hem üretici hem de tüketici aynı anda gıda ürünlerinin fiyatlarından ciddi şekilde şikayetçi olduğunu görüyoruz.
5- Ve bu çelişkinin temelindeki olgulardan biri piyasadaki kartelimsi firmaların payından söz edebiliriz.
6- Rekabetçi piyasa, belirli kurallar çerçevesinde isteyen herkesin ürün satabildiği piyasaya denir. Piyasada rekabet ne kadar kuvvetli ise yetenek, bilgi sahibi olanlar bundan değer elde ederler+++
7- Emek hak ettiği değeri bulur, ürün/hizmet fiyatları piyasanın rekabetçiliği oranında tüketicinin lehine olur.
8- Rekabet sayesinde tüketici daha ucuza ihtiyaçlarına ulaşır. Sermaye daha geniş tabana yayılır. Şurada bu konuya değinmiştim.
9- Fakat bu yaklaşımı eleştiren ve kabul görmüş fikirler de var. Mesela 2018'de nobele layık görülen Paul Romer'ın Endojen(İçsel) Büyüme Teorisi bunlardan biri...
10- Endojen(İçsel) Büyüme Teorisinde kalkınmanın inovasyona (buluş,geliştirme) bağlı olduğunu ve bunun da hükumetlerin ve kurumların katkısı ile gerçekleşebileceğini savunur.
11- Günümüzde rekabetçi piyasa yüzünden ekonomik büyümenin geçmişe göre çok daha az ekonomik verimliliğin artmasından kaynaklandığını belirtir.
12- Endojen Büyüme Teorisine göre artan rekabet sebebiyle günümüzde şirketler geçmişe göre daha az karlıdır ve bu da doğal olarak ekonomik kalkınmanın (Büyüme değil) ana kaynağı olan inovasyon yatırımlarının düşmesine sebep olmuştur.
13- Günümüzde dünyanın her yerinde gerçek anlamda dikkat çeken ve inovasyon ile anılan şirketlere bakınca(Apple, Samsung, Huawei, Amazon, Facebook, Google,Baidu,Airbus,Boing vs.) gerçekten de bu şirketlerin bir şekilde piyasada kartel veya yarı kartel durumdadırlar.
14- Paul Romer, eksik rekabet ya da tekelci ortamda buluşların daha kolay ortaya çıkacağını savunur ve kamunun, kurumların bunu sağlaması gerekliliğini ifade eder +++
15- Fakat bu durumda kullanılacak şirket/kişiler aynı zamanda hem topluma hem de kamuya borçlanacaktır daha basit ifade edersek kamu bir şirketi desteklerken toplum da(tüketiciler) refahından bir miktar fedakarlıkta bulunmuş olacaktır +++
16- Buna karşılık desteklenen şirket/kişiler daha fazla vergi vererek kamuya borcunu ödeyecektir; kamu bu yeni vergi kaynağının bir kısmına sürdürülebilir kalkınmanın devamı için tekrar inovasyona diğer kısmını ise refahından fedakarlık yapan topluma sunacaktır.
17- Yine inovasyon yapan şirket geçmişe göre çok daha fazla katma değer ile ekonomik aktiviteye katılacağı ve daha fazla istihdam sağlayacağı veya sağlanmasına sebep olacağı için topluma borcunu ödemiş olacaktır.
2- Son birkaç günde piyasalarda "birden bire" büyüme kaygıları ön plana çıktı. Başta borsalar olmak üzere riskli varlıklarda ciddi bir satış izledik. Bist küresel borsa rallisine pek katılmamışken satışa eşlik etti.
3- Bu durum da mevcut satış eğiliminin makuliyetini sorgulatıyor.
Piyasalarda büyümeye dair kaygılar fiyatlandığı için hafta başında 80 doları aşmasından korktuğumuz Brent petrol 72 dolara kadar gerilemişti ama petrol fiyatlarında baskı devam ediyor. Bugünkü veriler sonrası Brent petrol 74 doların üzerinde.
Diğer taraftan mevcut durumda bütün iyimserliğe rağmen OPEC+ henüz petrol arzı konusunda bir anlaşmaya varmadı. OPEC+ anlaşmaya varırsa günlük 400 bin varil petrol arzını artırması bekleniyor yani haftalık 3 milyon varil bile değil.(Ağustos'ta başlayacak.)
2- Piyasalarda riskli varlıklardan kaçış görüyoruz. Borsalar, kripto paralar gibi varlıklara satış gelirken ABD tahvilleri, Japon yeni, güvenli varlıklara yönelim var.
3- Altın ise 7 iş günü yükseldikten sonra bugün önemli direnci aşmakta zorlanıyor.
1- Abd 10 yıllık tahvillerinin getirisi dün yeniden %1,5'lere yükseldi ve dolar/TL 7,5 seviyesini denedi.
2- Türk lirası gibi bütün gelişmekte olan ülke varlıkları hatta daha geniş çercevede riskli varlıklar sürekli olarak Abd 10 yıllık tahvilleri başta olmak üzere Abd tahvillerinin değer kaybetmesi (faizlerin yükselmesi) sebebiyle baskı altında kalıyor.
3- Daha önce bu konuda yazılar yazmıştım o yüzden çok fazla ayrıntıya girmeyecegim ama kısaca özetlemek gerekirse Abd on yıllık tahvillerini getirisinde %1,5 seviyesi psikolojik bir sınır haline geldi.
1- "Supplementary leverage ratio" önümüzdeki ay itibariyle bizi ilgilendirmeye başlayabilecek bir terim.
2- Bu rasyonun ne işe yaradığı bizleri çok ilgilendirir mi emin değilim ama işlevi Abd'de bankaların risklere takla attırıp yok etmesini engellemektir.
3- Konu dışı ama 2008'de krizin ana sebeplerinden biri bankaların kardan makul bir feragat ile bütün riski satabilmeleri sebebiyle çok daha riskli kredilere yönelmesiydi.
1- Uzun süredir olumlu gelişmelere şahit olduğumuz kur yeniden hareketlendi. 8,5'ten başlayan hareketin önemli hedeflerinden biri 6,8 seviyesiydi ve kur bu seviyeye yakınken bütün piyasalarda Abd tahvillerindeki fiyatlamalar sebebiyle riskten kaçış görülünce bizim+++
2- Varlıklarımızda da satış görüldü.
3- Dün Fed Başkanı piyasaları bir kere daha teskin etti ama enflasyon korkusu muhtemelen ara ara geri dönecek. İçeride de Türkiye, Kasım ayında beri gördüğümüz politikalardan geri döner mi sorusu soruluyor ki aslında bu iki olgu tamamen ayrı da değil.