Ekonominin gidişatı, Türkiye’de seçmenin tercihini etkileyebiliyor mu? AKP’nin aldığı oyda ne kadar belirleyici? Türkiye’de ‘ekonomik oy’ var mı? Konuyu biraz uzun bir perspektiften tartışmak istiyorum. Buyrun başlıyoruz:
Şurdan başlayabiliriz: "Bu ekonomiye rağmen AKP (veya Erdoğan) nasıl hala oy alıyor?" Ben bu soruyu AKP’nin iktidar partisi olarak girdiği ilk seçim olan 2004’ten beri etrafımda duyarım. Yani ekonomi ne durumda olursa olsun bu soru soruluyor.
Aslına bakarsanız 2002-2017 boyunca seçmenin karşısında nispeten olumlu bir ekonomik performans tablosu vardı. Bunun dış ve iç sebepleri var.
Bu, önce 2001’de vurulan dipten doğal sıçrama ve reformların meyvelerini toplama dönemi. Sonra kalkınmakta olan ülkelere sermaye hareketlerinin yoğun yaşandığı bir dönem. Aynı zamanda Türkiye için çalışma çağındaki nüfus oranının yüksek olduğu bir demografik fırsat dönemi.
AKP yerine başka bir parti gelse aynı dönemde ne olurdu? Bilmiyorum. Bildiğimiz şu ki Türkiye 1970’lerin ortasından itibaren makul enflasyon ve orta-yüksek ekonomik büyüme oranlarını ilk defa 2002’den sonra bir arada gördü. Biraz unuttuk ama bu çok önemli bir tablo.
Kişi başı milli gelirdeki büyüme bilançosunu özetlemek daha zor. Bu konuyla ilgili ulusal hesaplar birkaç kez değişti. Bir tartışma da milli geliri dolarla mı satın alma gücü paritesine (sagp) göre mi ölçeceğimiz sorusu etrafında dönüyor.
2000’lerin ilk yıllarında hem ekonomi büyüyor hem TL değer kazanıyordu. Bu yüzden de dolar cinsinden gelirimiz kısa sürede üçe katlanmış göründü. Aynı hesapla 2013’den beri küçülüyoruz çünkü TL’deki değer kaybı büyümeden daha hızlı oldu. Ancak her iki değerlendirme de yanıltıcı.
Çünkü parasını TL ile kazanıp Tr’de harcayan halkın hayat standardını daha iyi anlamak için sagp cinsinden milli gelire bakmalı. Buna göre 2009 krizi hariç, 2017’ye kadar, spesifik olarak 2018’in üçüncü çeyreğine kadar büyüme var. 2019’da yerimizde saydık, 2020’de küçüleceğiz.
Bunun sebebi: cari açık nedeniyle birikmekte olan problemlerin kamu maliyesi ve para politikası araçlarıyla Haziran 2018 seçimlerine kadar süpürülüp ötelenmesi, sonrasındaysa dış konjonktürün de etkisiyle artık yüzeye vurması.
Yani 2002’den beri her seçimde ekonomik kaynaklı değişim bekleyip göremeyince hayal kırıklığına uğrayanlar var, ama değişim getirecek ekonomik performans varyasyonu 2018 civarına kadar zaten yoktu. Dış kaynaklı 2009 krizi bunun istisnası ki o da yerel seçim sonuçlarını etkiledi
Ekonomik problemlerin hissedildiği ama büyümenin devam ettiği 2018 seçimlerinde bile AKP 2015’e kıyasla 7 puan kaybetti (başkanlık sisteminin etkisini ayrıca tartışırım). Resesyon yılı 2019’daysa İstanbul ve Ankara el değiştirdi, AKP’nin elindeki tüm devlet gücüne rağmen.
Tr’de muhalefet içinde maalesef seçim sandığının önemini kavrayamayan bir damar var. Seçim yoluyla değişim fikri karşısında sabırsızca havlu atıp bunu da Tr’de seçmenin rasyonellikten çok uzak olduğu, ekonomik değişimlere cevap vermediği ithamıyla gerekçelendiriyor.
AKP döneminde seçmen hem oyunu ekonomik fayda karşısında satmakla suçlandı, hem ekonomiyi umursamamakla. Oysa seçmeni kazanmak isteyen onunla kavga etmemeli.
Son zamanlarda ise daha gerçekçi bir eleştiri var. Artık büyümeyen bir ekonomide iktidara oy veren demografik gruba doğru gelirin yeniden dağıtımına işaret ediliyor: orta sınıfın vergilendirilmesi, asgari ücretin yükselmesi, ücretlerin asgari ücret civarında konsantre olması...
Aslına bakarsanız Tr seçmeninin Batı’dakilerden bambaşka, çok irrasyonel güdülere sahip olduğunu gösteren bir manzara pek yok ortada. Seçmen adil değil ama uyanık--çoğu ülkede olduğu kadar.
Akademik çalışmalara (ör: @cbaslevent, @se_aytac ya da @cemoyvat ile ben) baktığımızda Tr’de ‘ekonomik oy’ olduğunu bir ölçüde görüyoruz. Bu, ekonominin gidişatından daha memnun olan seçmenin iktidara oy verme olasılığının daha yüksek olması demek.
Ekonomik oy, ekonomiyi en iyi yönetecek parti iş başına gelir demek değil. Başa nasılsa gelmiş herhangi bir partinin iktidarda kalma olasılığı, olumlu ekonomik gidişatla birlikte artar demek. (Zaten tüm ekon seçenekler kötüyse seçmen en iyi ihtimalle kötünün iyisini seçebilir).
Denklemin öte yanını yani siyasetçiyi de doğru analiz edelim. AKP hesap verme (accountability) değil ama cevap verme (responsiveness) alışkanlığı olan bir parti. Yani seçmenden bir talep ya da tepki gördüğünde buna yönelik politikaları hemen geliştirmeye çalışıyor.
AKP otoriterleşti diye onun politika performansı göz ardı edilmemeli. Seçmen göz ardı etmiyor. Türkiye’yi kim değiştirmek istiyorsa bunu ancak iyi politikalar üreterek ve seçmene somut şeyler sunarak yapabilir diye düşünüyorum.
Şimdi 2018 ortasından beri ekonomi kötü. Ama zamanın oku yalnızca ileriyi gösterir. Yani ekonomiyle puan toplamış AKP, ekonomi kötü gidince aynen gerilemez. Çünkü artık beraber verilmiş kavgalar, bunlarla pekişmiş bir kimlik, ve havuç & sopalarla seçmeni dürtebilen aygıtlar var.
Üstelik AKP’ten uzaklaşan bazı seçmen ‘kazanan her şeyi alır’ ilkesiyle tasarlanan başkanlık koltuğunu Erdoğan’dan başkasına bırakmayı göze alamıyor. Başkanlık sisteminin kutuplaşmış toplumda iktidarı istihkam eden bir yönü bu.
Yani performans-oy ilişkisine dair bir tablo çizdimse de bunun geçerliliği belki de her geçen gün azalıyor. Ama yapıcı demokratik siyaset herhalde ancak bu tablonun geçerli olduğu varsayımıyla yapılabilir. Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliği…
Uzun bir dizi oldu. Yazdığım her bir cümleye şerhler, açıklamalar düşmek isterdim: ekonomiden memnuniyet ne demek, büyüme rakamı neyi örtüyor vb. Okuyanlar çokça itiraz edecektir. Olsun, temel mesaj aşağı yukarı belli. Belki sonra gerçek bir yazıda etraflıca ele almaya çalışırım.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Alper H. YAĞCI

Alper H. YAĞCI Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @YagciAlper

27 Dec
Tarih yazıcılığında şöyle çemberler var: Klasik ve basit bir anlatı vardır, sonra revizyonist tarihçiler diğer yönde aşırıya kaçan bir karşı anlatı üretir, ama sonra yeni jenerasyon tarihçiler buna da karşı çıkar. Klasikler o kadar da hatalı değilmiş derler. 1/n
Revizyonizm ile 'Osmanlı asla gerilemedi, Fr devriminin burjuvaziyle alakası yoktur, Batı ortaçağı karanlık değildi' vb tezlerden bahsediyorum.
Bu revizyon / re-revizyon çemberi sürüp gidecek tabi çünkü 1) tarih yazarken herkes siyasi tasavvurlarını az ya da çok yansıtıyor, ve 2) yayın işinin akademinin hem içinde hem dışında yeniliği ödüllendiren bir piyasası var. Doğru olduğun için değil yeni olduğu için konuşulursun.
Read 7 tweets
16 Aug
#popülizm kavramını gereğinden fazla kullanmaya başladık. #populism nedir, ne değildir? Temel bilgileri tekrarlarken bazı yaygın kabulleri de siyaset bilimci gözüyle sorgulayacağım. Bilgisel:
Kamusal dağarcığımızda popülizm kavramının üç farklı kullanım biçimi var: 1) sıradan dil, 2) ekonomi politikası, 3) siyaset. Kavramın aldığı anlam üçü arasında çok farklılaşabiliyor, ayırt etmediğimizde kafamız karışıyor.
1) Gündelik hayattaki sıradan dile göre popülizm, herkesin hoşuna gidecek şeyleri yapmaya çalışmak. Zamanında Kıraç ‘Tarkan popülist müzik yapıyor’ diye eleştirdiğinde bunu kastetmişti :) Fakat siyasi anlamda popülizm bundan çok farklı.
Read 20 tweets
6 Aug
Komplo teorileriyle ilgili bir bilgisele başladım, ilgi çekti. 2. kısmına geçmeden önce bir ara kat çıkacağım. Diyeceğim ki evet komplolar vardır (CIA, Mossad, MİT gibi kurumlar armut toplamıyor) ama korktuğunuz kadar önemli veya etkili değiller. Bakınız:
Komploların dünyayı şekillendirme imkanı doğal olarak sınırlı.Çünkü spontane toplumsal gidişata aykırı büyükbir işi komployla (az kişiyle gizlice) yapmanız zor.Gidişata ne kadar uygunsa gerçekleştirme olasılığınız o kadar fazla, ama komplo da o kadar gereksiz, özgül etkisi düşük.
Tarihin gidişatını gizli komplolarla etkilemek borsada aniden zengin olmak gibi zor iş. Çok iyi bir hisse toplamaya başlayınca gizli tutamıyorsun, senin gördüğünü başkası da görüyor, o zaman fiyatı yükselip artık çok iyi olmaktan çıkıyor. Piyasayı öyle kısa yoldan ütemiyorsunuz.
Read 15 tweets
5 Aug
Komplo teorisi nedir? Ne zaman işimize yarar? Ne zaman saçmalar? Toplanın bilgisele başlıyoruz:
Deli kazanı gibi bir konu olduğu için, hele ki twitter gibi herkesin herkese konuşabildiği bir yerde bu topa girmekten çekiniyorum ama ilgili bir akademik yayınımız da yakınlarda geliyor, biraz da bu münasebetle… 2 şey söylüyorum:
1) Dünyada komplolar vardır. Bu komplolara dair resmi veya akademik bilginin doğrulayamadığı iddialar komplo teorilerinin konusu olur. Bu teorilerin bir kısmı doğrudur.
Read 27 tweets
25 Jun
Satın alma gücü paritesiyle ilgili bilgiseller yaptım. Ülke içinde farklı sınıflar, gruplar bunu nasıl farklı farklı hissediyor bununla ilgili birkaç ekleme yapıp bu konuyu kapatacağım :) #dolar yükselince en çok hangimizin canı yanar?
Demiştik ki Hollandalı’da nominal $ cinsinden ortalama gelir, Tr'nin 6 katı ama orada fiyatlar da yüksek olduğu için hayat standardı Tr’de TL kazanıp TL harcayan bireylerin ‘yalnızca’ 2-3 katı. İkincisi satın alma gücü paritesine (SAGP) göre düzeltilmiş karşılaştırma oluyor.
Türkiye’de dövizle maaş alıyorsanız, ya da parasını dövizle kazanan bir ihracatçı, inşaatçı vb iseniz Tr’de zaten işiniz rahat. TL’nin değeri düştükçe sizin nominal geliriniz dünyaya göre gerilemiyor, Tr’de ise satın alma gücünüz artıyor.
Read 11 tweets
21 Jun
Türkiye ekonomisinin bir ölçüye göre dünyanın en büyük 13. ekonomisi olduğunu konuşuyoruz. Ama hangi ölçüyü kullanmak, nasıl karşılaştırmak lazım? Flood:
Satın alma gücü paritesine (sagp) göre kişi başı milli gelir ölçümüyle ilgili bir flood paylaşmıştım. Bu, ülkeler arası hayat standartlarını karşılaştırmak için kullanışlı ölçü olmakla birlikte ülkenin toplam ekonomik büyüklüğü konusunda yanıltıcı olabiliyor. Neden?
Hollanda’da nominal $ cinsinden ortalama gelirin Tr’nin 6 katı olduğu, ama Tr’de fiyatlar daha düşük olduğu için aynı sepet miktarında tüketime ulaşabilme yetisi yani sagp açısından bu farkın 2 (ortalama gelir için) ya da 3’e (ortanca gelir) indiğinden bahsetmiştik.
Read 14 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!