Dün Biden’ın Ermeni Olayları’na ilişkin ‘#soykırım’ ifadesini kullanması, sosyal medyayı hararetlendirdi ama farkında olmamız lazım.
Birincisi, Türkiye’nin ‘soykırım tanıma’ gibi bir uygulaması yok ve bunu dış politika araçları arasına dahil etmiyor.
Türkiye’nin Ermenistan’ın 1915 iddialarına yönelik en büyük karşı tezi “soykırım ve benzeri olayların tarihçilerin konusu olduğu” ve meclislerin bu yöndeki kararlarının bağlayıcılığının bulunmaması. 100 yıllık savunmamız yani.
#İncirlik üssünün kapatılması konusunu için ise 46 yıl geriye gitmemiz lazım.
1975 yılında ABD, Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Türkiye’ye silah ambargosu uygulama kararı aldı.
İç karışıklıklar içerisindeki Türkiye ise aynı şekilde cevap vererek Amerikan askerlerini İncirlik’ten çıkarttı. Washington’da diplomatlar şaşkındı ve karara hala inanamıyorlardı.
Süleyman Demirel başkanlığındaki Erbakan, Feyzioğlu ve Türkeş’ten oluşan Milliyetçi Cephe kararlıydı. Demirel, Adana’da baraj açılışındayken Amerikan bayrakları iniyor, Amerikan askerlerinin bavulları hazırlanıyor, #Türk bayrakları göndere çekiliyordu.
Ama üsteki NATO hizmeti aynı şekilde devam etti. ABD’nin geri adım mesajlarını Türkiye önemsemeyince Washington yaptırımların derecesini daha da artırmaya başladı.
Ama Türkiye’nin gözü kararmıştı artık. Aradan geçen 3 yılın ardından Türkiye’de yükselen Batı karşıtlığı ve hükümetin yılmaz iradesi ABD’ye geri adım attırdı ve ambargo tamamen kaldırıldı.
Hükümetten muhalefete kadar her olay sonrası bu üssün koz olarak sunulması, Türkiye’nin imajını zedeler hale geldi. Amerikan üslerinin Türkiye’den çıkarılması, mütekabiliyet esası gereği olmalı.
Yani Amerikan askerleri bu ülkeden çıkarılacaksa, ot için çiçek için değil, fiilen Eylül 2014’ten bu yana #Suriye’de PKK’yı desteklediği için çıkarılmalı mesela. Bir de böyle zamanlarda olayın rehavetiyle herkesin içine Perinçek kaçması gerçeği var.
NATO’dan da Batı’dan da çıkılıyor. Bunu ayrı bir yazıda yazarım ama dış politika kırmızı çizgilerinizi korumak için eşdeğer bir cevap vermek, hem diplomatik hem de özgüvenli bir duruş gösterir. Maalesef ki şu an o bizde yok. @baydno
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Biden’ın göreve gelmesinin üzerinden 3 ay geçti ki daha dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Obama ilk yurt dışı ziyaretlerinden birini Türkiye’ye düzenlemişti.
Ama son yıllarda ilişkiler öyle bir gerildi ki kötünün iyisi denilen Trump bile son 28 yılda Türkiye'yi ziyaret etmeyen tek Amerikan Başkanı oldu.
Bu giriş önemli ama konumuza gelelim.
Biden, seçim vaatlerinde Ermeni Olayları’na ilişkin ‘soykırım’ ifadesini kullanacağını söylemişti.
Klasik 24 Nisan haberi: “ABD Başkan X, '#soykırım' demeyerek “büyük felaket” ifadesini kullandı.”
Aslında Biden bu ifadeyi kullanan ilk başkan değil.
Yaşadığımız teknoloji çağının beraberinde getirdiği telefon, sosyal medya, hayatımızın her alanında yer alan telefon uygulamaları, yapay zekanın getirmiş olduğu olumlu veya olumsuz yenilikler…
Hani Black Mirror’ı izleyen herkes bölüm sonunda bir irkiliyor ya, o durum var gibi. Ben dahil herkes o kadar fazla şikayet ediyor ki bu dönemden, 100 yıl öncesine gitmek ister miydik acaba? Teknolojinin bu kadar gelişmediği herhangi bir yıla. Bu dönemden çok mu zor olurdu?
Çok basit bir soru gibi geliyor olabilir ama binlerce farklı karakter ve durumdaki kişinin cevaplarını çok merak ediyorum. Çok da sormak istiyordum, bugüne kısmetmiş. Analiz, dünya veya diplomasi yok. Yorum da yapmayacağım, top doğrudan sizde.
1️⃣ Dünyanın en büyük altın alıcısı olan #Çin'in, 850 milyar dolar değerinde #altın ithal edeceği belirtildi.
2️⃣ Türkiye’de yayın yapan El Sharq TV'nin önde gelen isimlerinden Müslüman Kardeşler bağlantılı Mısırlı gazeteci Matar, "Türkiye tarafından bir kısıtlama yaşadık. Yayınlarımızda artık Sisi'yi eleştiremiyoruz." dedi.
3️⃣ İsrail ve Yunanistan, 1,6 milyar dolarlık (aralarındaki) bugüne kadarki en büyük savunma anlaşmasını imzaladı.
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan’dan oluşan, Macaristan’ın da gözlemci üye olduğu Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi), Mart ayının sonunda toplantısını çevrimiçi yaptı.
Görüşmede liderlerin ilk kez Türk Konseyi bayraklarını da taşıması dikkat çekerken, nedense alınan ve temeli atılan bazı kararlar pek konuşulmadı.
Bu gelişmelerden en önemlisi, konseyin adını oluşturan “Türk Dilli Ülkeler” ibaresinin “Türk Devletler Konseyi” olarak değiştirilmesi olacak. Çünkü “Türk Dilli Halklar” tanımlaması, Rus egemenliği altında yaşayan Türklerin asimile edilmesi için kullanılan bir kavram.
Yakın tarihin en sıra dışı devlet başkanı: Duterte
Papa'ya da Obama'ya da "o... çocuğu" diyebilen, Avrupa ülkelerine hakaretlerde bulunan #Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte, yakın tarihte gördüğüm ve kafamda sınıflandıramadığım tek devlet başkanı.
Uyuşturucu kartellerine karşı mücadele etmeyi başkanlığının en önemli icraatleri arasına koydu, satıcılara yönelik ölüm talimatları verdi, bölge ülkelerinin aksine ABD’den para istedi.
2016’da başkan olduktan sonra silahlı gruplarla masaya oturan, silahlı mücadeleyi bırakmayan komünist NPA’ya yönelik işkencelerin bile önüne açan Duterte, ülkesinde yaşayan yaklaşık %10’luk #Müslüman nüfus için Ramazan Bayramı’nı resmi tatil ilan etti.
4. yazı: Kanal İstanbul ile Amerikan savaş gemileri Karadeniz’e mi girecek?
Montrö Sözleşmesi’nde yer alan savaş gemilerinin tonaj farkı nedeniyle Karadeniz’e savaş gemilerini sınırlı olarak sokabilen ve bunları 21 günden fazla tutamayan ABD’nin,
Kanal İstanbul projesini desteklediği iddia ediliyor. Daha doğrusu projenin bu açıdan NATO’nun amaçlarına uygun olduğu öne sürülüyor.
Resmi kaynaklarda, Montrö’nün boğazları etkilediği ve Kanal İstanbul’un kullanılması için de herhangi bir boğazın kullanılması zorunlu olacağından, Kanal’da Montrö’deki rejimin kesin bir şekilde uygulanacağı belirtiliyor.