, 51 tweets, 7 min read Read on Twitter
Dünya Kadınlar Günü alternatif zinciri:

Kadın-erkek üstüne, bazılarınızı dellendirme potansiyeli olan düşüncelerimi bölük pörçük yazayım. Evrim, tarih, hak, hukuk...

(Dellenecek gibi olursanız, 2-3 tweet daha devam edin, baktınız değişmiyor, deli deli dellenin gitsin)

/1
Şunları ayıralım:

a) Hak eşitliği (mülkiyet, oy, mahkeme tanıklığı)

b) Fırsat eşitliği (bir kadının, siyasetçi veya fizikçi olması önünde, erkeğe kıyasla ekstra bir engel olmaması)

c) Eşitlik (siyasetçilerin ve fizikçilerin %50'sinin kadın olması)

Öncelikler: a > b > c

/2
Hak eşitliğini artık tartışan yok ama kadının eşit hukuki haklara sahip olması bayağı yeni bir durum.

Aslında her insanın hukuki hakları olması epey yeni bir durum ama uygarlık tarihindeki en yaygın hak çeşidi olan MÜLKİYET HAKKI konusunda, kadınlar hep geri.

/3
Mesela İngiltere'de kadının mülk sahibi olması ta 1882'de mümkün oluyor. Atatürk doğduktan sonra yani.

Magna Carta'yı 1215'te yaratmış bir toplum bu. (ki o da bizim anladığımız anlamda bir anayasa değildi ama 670 sene fark var)

New York'ta benzer bir yasa: 1848

/4
Asıl bomba şu: Bu 19.yy yasaları bile sadece EVLİ kadınlar için geçerli.

Bekar kadının toplumsal statüsü, endüstri devrimi sonrası bile yok gibi. Hatta o dönemler Viktoria Dönemi, yani endüstriyelleşme ile beraber katı bir ahlakçılık da artıyor, ilginç.

Geçelim antikiteye:

/5
Atina'da kadınların ev dışında yaşamı yok. Mülk sahibi olmayı bırak, tek başına sokağa çıkamıyorlar. Çıkınca da örtünmek zorundalar. Üstelik statüleri artınca, bu beklentiler de artıyor. Yani daha iyi bir ailedensen, hayatın daha sıkıcı. Vahhabi rejimi bildiğin ve bu Atina.

/6
Normalde kadınlar ve erkekler toplu halde takılamıyorlar ama festival zamanı buna bir istisna. Yani ironik biçimde, dini festivaller, kadınların en eşit olduğu ve serbest olduğu zamanlar. Yine tabii açık saçık giyinmek, okula gidip eğitim almak gibi şeyler yok, abartmayın.

/7
Aslında Atina'da kadın olunacaksa, "hetaria" olmak lazımmış. Geyşa benzeri, eğitimli eskortlar.

Hatta sanırım bir tek bunlar eğitim alıyor ve tek başlarına dolanabiliyorlar. Şarap ve muhabbet partileri olan sempozyumlara normalde kadınların katılması yasak, bunlar hariç.

/8
Ama Sparta'da durum farklı:

Kadınlar mal mülk sahibi olabiliyorlar. Tarlaları işletebiliyorlar. Mal alıp satabiliyorlar.

Dahası hepsi belli bir askeri eğitimden de geçiyor (İsrail'deki gibi).

Niye böyle fark var? İkisi de Yunan şehri değil mi? Aynı genler, aynı dil...

/9
Fark "çevresel" şartlar.

Spartalı erkekler sürekli savaştalar ve sayıları az. Yani köle nüfusunun Spartalıya oranı yüksek ve tarım kölelere bağlı.

Erkek sefere gidiyor, 5 sene ortada yok. Belki ölmüş kalmış bir yerlerde, bilmiyorsun. Kadının işleri etmesi bir zorunluluk.

/10
Kültür de bu yönde gelişiyor ve kadınlar daha serbest oluyorlar.

Aristo mesela Spartalı erkeklerle dalga geçer, "sizi kadınlarınız yönetiyor" diye. Yani muhtemelen tarihin en müthiş zekasından bahsediyoruz. Herkes çağının bri ürünü sonuçta.

/11
Modern feminizim hareketinin başlangıcında zorunluluklar olması (dev savaşlar ve endüstriyelleşmeyle gelen şehirlere toplu göç ve köy düzeninin bozulması) bir tesadüf değil.

Yani savaşlar hep vardı ama bu kadar "total" değildiler ve insanlar şehirlerde yaşamıyorlardı.

/12
2. Dünya Savaşı sırasında kadınların işgücüne katılımı artıyor.

Eskiden militer kültürlerde kadının asli görevi, iyi savaşçı yetiştirmek (Sparta) ve erkek savaşa gittiğinde işleri devralmak.

Fakat artık kalıcı biçimde savaş endüstrisinin parçası oluyorlar.

/13
Ve tüm bu değişimlerin olması kolaylaşıyor çünkü "mahalle baskısı" yok. E eski mahalleler yok ki artık, herkes şehirlerde. Sisteme reset atılmış gibi.

/14
Dolayısıyla ben kadın haklarını, feminist hareketin bir sonucu olarak görmüyorum. Feminist hareketi, bu hakların (ve onları tetikleyen kök değişimlerin) bir sonucu olduğunu düşünüyorum.

Doğum kontrol hapını da katabiliriz. Tek kök etmen savaşlar ve endüstri değil.

/15
Yani kadının hamileliğini kontrol edebilmesi, insan tarihindeki en büyük devrimlerden biri. Ateşin kontrol edilebilmesiyle aynı boyutta. Çünkü tüm ilişki denklemini değiştiriyor.

/16
Fakat bu demek değil ki, feminist hareketin bir etkisi olmadı.

Hareketler ya sebep, ya sonuç diye ayrılmak zorunda değiller. Bu hareket, daha kök değişimlerin bir sonucu olarak başlamış, sonra kritik eşiği aşınca başka değişimlere sebep olmuş.

Bir geri besleme döngüsü var.

/17
Birkaç adım geriden bakalım tabloya:

Yakın zamana kadar neredeyse evrensel olarak kadınların mal hakkı yok, zira kadınların kendileri birer mal.

Ancak zorunluluktan doğan durumlarda hak hukuk sahibi oluyorlar. O zaman bile evli olmaları şart

Niye böyle?

/18
Bambaşka çağlar, coğrafyalar, kültürler arasında aynı pattern (örüntü) görünüyorsa, bunun kaynağını biyolojide aramalı.

"Patriyarka" deyince, sanki bu bir küresel ve kültür yoluyla geçen bir komplo imiş gibi geliyor. Halbuki Sümerde de malsın, Japonyada da, Atina'da da.

/19
Basitçe: Hamile kalan kadın olduğu için, "mal" olan da o oluyor.

Fakat bu MÜLKİYET ile tetiklenen bir fark olmalı. Biyolojik deterministlerden ayrıldığım nokta bu.

Yani mülkiyetsiz primat toplumlarında çeşitlilik var. Bazılarında kadın hakim, çünkü ittifak kurabiliyor.

/20
Bazıları gayet egalitaryan, çünkü herkes birbiriyle sevişiyor ve kimin çocuğu kimden belli değil, o yüzden tüm grup tüm çocuklara bakıyor.

/21
Bazıları da daha "geleneksel":

Alfa erkek bir harem kuruyor. Kadınlar, alfadan alfaya geçiyorlar. Bu "rejim değişikliği" sırasında hamilelerse, yeni alfa bunları dövüyor, düşük yaptırıyor, tekrar kızışmasını sağlıyor ve kendi çocuğunu yapıyor.

Yani çeşitli stratejiler var

/22
Fakat mülkiyet anlayışı işin içine girdi mi, kimin çocuğu kimden, bu aşırı önem kazanıyor. Sadece genlerini yayma derdin yok artık, birikmiş kaynaklarını da aktarman önemli (para, statü, ünvan)

Kadının sahiplenilmesi bunun bir sonucu

/23
Yani mülkiyet olmadan, sırf biyolojik olarak bakarsak, temel bir fark var tabii ki:

kadının güçlü erkek araması ve bulunca da onu bağlamaya çalışması, oysa erkeğin belki bir süre bağlı kalması (çocuk yeterince gelişince) ama bir noktada dölünü sağa sola yaymak istemesi...

/24
Bunlar kadın-erkek ilişkilerini belirleyen orijinal şartlar

Fakat bunun üstüne yerleşik düzen, mülkiyet, din, hukuk, tüm bunlar bir paket halinde geliyor ve iş bambaşka noktalara gidiyor. Bir katalizörden de öteler. Hızlandırmıyor, değiştiriyorlar.

(10 dk ihtiyaç molası)

/25
Kültür, biyolojinin bir sonucu olsa da, aralarında bir geri besleme var. Sistem non-lineer.

Harari'nin örneğidir: Tarihin en alfa erkeği olan Papa'nın seks yapmaması. Bunu 10,000 sene önce tahmin edemezdik.

/26
Dolayısıyla son 10,000 yıldaki kadın-erkek ilişkilerine bakıp, bu ilişkileri düzenleyen dini kaidelere bakıp (kutsal kitaplarda kadının şahitliğinin erkeğinkine oranının düzenlenmesi) ne bir "patriyarka komplosundan" ne de biyolojik determinizmden söz edilebilir.

/27
Şimdi en başa döneyim ve fırsat eşitliğine bakalım.

Yukarda söylediğim şeyler elbette fırsatlar kümesini daha da çok kısıtlıyor. Yani bir kadın, 1882'de kağıt üstünde mal sahibi olabiliyorsa, pratikte aynı fırsatlara sahip olması 1982'yi bulur.

Peki fırsat eş. niye önemli?

/28
İsraf edilen potansiyel.

İnsanlar evrimsel açıklamalar ararken, davranışların bir DAĞILIMa oturduklarını unutuyorlar. Bizim zihnimiz ve dilimiz, genellemelere yatkın.

Halbuki belli kalıplara uymayan milyonların kayıp potansiyeli feci.

/29
"Kadın dediğin çocuğunun anası olur, o kadar" kafasını düşünün. Kaynağı ne olursa olsun (evrim, kültür, bir kombinasyonu), diyelim ki kadınların %80'i için en doğru şey bu olsun. Yine de kalan %10 inanılmaz bir kayıp. Çünkü tam da değişim getirecek tipler bunlar.

/30
Doğanın getirdiği çözümler, genelde baştan savma ve çoğu durum için "yeterince isabetli" çözümlerdir.

Fakat biz çok daha iyisini yapabiliriz. %80 için uygun olan ama %20'yi heba eden bir sistemle yetinmek zorunda değiliz. Bu yüzden fırsat eşitliği önemli.

/31
Biyolojik determinist iseniz bile, her beyazın, her Asyalının, her kadının, her erkeğin x veya y olmasına inanmıyorsunuzdur. Biyolojik determinizm de ortalamalar ile konuşur.

Bizim tasarladığımız sistemlerse, dağılımın uçlarındakileri de en verimli şekilde değerlendirmeli.

/32
Bu da bizi son kısma, "eşitliğe" getiriyor. Yani, insanlar önündeki yapay bariyerleri mümkün mertebe kaldırmış bir toplum nasıl olur? Siyasetçilerin %50'si kadın mı olur mesela?

Bence olmaz, olmasına gerek yok.Bu konuda solcuların önemli bir kısmından ayrılıyorum muhtemelen

/33
Çünkü siz eşitliği fırsatlar üzerinden değil de, sonuçlar üzerinden kurmaya kalkarsanız, evet, belki ilk dönemlerde ilerleme kaydedersiniz. Yarısı kadınlardan oluşan bir kabine, bir semboldür mesela. Tabuları yıkar, vs.

Ama bunun faydası zamanla azalır ve tersine döner.

/34
"İlla şu mesleğin yarısı kadın, %13'ü zenci, %4'ü gay, %0.01'i erkekten kadın geçmiş olsun, aksi takdirde hala ayrımcılık var" diye, bitmek bilmeyen kotalarla düşünmek kötü

Bir noktada tepki gelir: "Maden işçilerinin de yarısı kadın olsun, rapçilerin de %87'si beyaz olsun"

/35
Bir başka deyişle, POZİTİF AYRIMCILIK, bir hareketin başarıya ulaşması için başlarda gerekli.

Zira yerleşik ve sistematik sorunlarla baş ediyorsun, öyle sihirli değneğini sallayınca bir anda meritokratik bir "fırsat eşitliği" oluşmuyor. O yalan.

/36
Fakat bir noktadan sonra zararı faydasını geçiyor.

Hem toplumun diğer kesimlerinde nefret oluşturuyorsun, hem de her hareket gibi bu da kendi ekonomisini, dogmalarını, ruhban sınıfını yaratıyor: Varlıkları, hareketin bir türlü "başarıya ulaşmamasına" bağlı aktivistler.

/37
Bunun safsata bilimindeki yansıması "moving the goalpost": Hedefini sürekli değiştiriyorsun

Hatta "bize her zamankinden daha çok ihtiyaç" var diyerek sürekli kendi kendini meşru kılmak için olmayan sorunlar yaratıyorsun.

Tüm hareketlerin rotası aşağı yukarı bu.

/38
Elbette her toplum bu eğrinin değişik kesimlerinde

Hatta toplum genelinde de tek bir eğri yok, her kesim ayrı. ABD'de SF'da yaşıyorsanız farklı bir denklem, Ohio'da farklı bir denklem, Türkiye'de Cihangir ile Yozgat bambaşka denklemler.

/39
Internet yüzünden sanki hepimiz, hep aynı sorunlar hakkında, aynı parametreler üzerinden konuşuyormuşuz gibi bir yanılgı oluşuyor ama değil. Bambaşka gerçekliklerdeyiz.

/40
Şimdi biraz gelecek hakkında üfüreyim:

Ben, geleneksel olarak erkekler ile özdeşleştirilen özelliklerin değerinin giderek azaldığını düşünüyorum. Daha doğrusu, ortalama erkeğin değerinin, ortalama kadına göre azaldığını düşünüyorum.

/41
Aslında hep böyleydi, zira bir topluluk için erkeği feda etmek daha mantıklı. Doğum hızını etkilemiyor. Ancak hiç savaşçın kalmayacaksa, erkeği feda etmemek lazım.

Neyse, yani erkeklerin daha çok risk almaları ve daha harcanabilir olmalarının da evrimsel bir kökeni olmalı.

/42
Fakat çağımızda erkek-kadın marjinal değerleri arasındaki fark artıyor. Bir süredir böyle bu. Devlet, "güven sağlayıcı" aktör olarak aile reisinin ve erkeğin yerini aldı bile.

Sosyal devlet, kadının statü kazanmak için EVLİ olması gerektiği çağı bitirdi.

/43
Savaşlar çok azaldığı için (savaşı bırak kavga etmek bile çoğu yerde istisna olduğu için) "errrrkeklik" arkaik bir şey oldu. Elbette birçok kadın "çene kemiği ve cizdanı kalın" erkek aramaya devam ediyor ama toplum açısından değeri hakkında konuşuyorum...

/44
Dehalar ve en başarılı insanlar arasında erkek oranı fazla. Bu kısmen "fırsat eşitsizliği" yüzündendi ama onları kaldırsan bile, biyolojik olarak erkeklerin deha veya aşırı aptal olmaları (uçlarda olmaları) daha olası.

Ama bir düşünün, bunun günümüzde değeri ne?

/45
Eskiden tek bir dahi, bir alanı kökten değiştirebilirdi, ama artık anca ufak tefek katkılar yapabiliyorlar.

Toplam birikim ve problem karmaşıklığı arttıkça, bir dahinin marjinal katkısı düşüyor. Dehadan veya risk almaktan çok sakin olmak, beraber çalışabilmek önemli.

/46
Bunları, "future is female" sloganına arka çıkmak için söylemiyorum.

Bu slogan, sadece yakın gelecek biraz doğru. Artık kadınlar daha çok eğitiliyorlar, daha disiplinliler, takım halinde daha iyi çalışıyorlar, vs (Genelleme değil dağılımlardan bahsettiğimi unutmayın).

/47
Benim derslerimde dahi -ki geleneksel olarak erkeklerle özdeşleştirilen mantık, tartışma, karar verme psikolojisi dersleri veriyorum- katılım oranı yarı yarıya ve ödevlerin çoğunu kadınlar yapıyor. En iyi öğrencim erkek olsa bile, en iyi 10 öğrencimin 7'si kadın mesela.

/48
Ama bu etkiler kök salana kadar, ilişkilerin doğası kökten değişecektir. Dijital bilinçler yüzünden doğumların bitmesini düşünün.

Hatta, 1-2 nesil içinde, kadın-erkek sınıflandırmasının tamamen manasız kalacağını düşünüyorum

Future is not female.
Future is not human.

/49 - son
İşte Matematik!
Missing some Tweet in this thread?
You can try to force a refresh.

Like this thread? Get email updates or save it to PDF!

Subscribe to Immanuel Tolstoyevski
Profile picture

Get real-time email alerts when new unrolls are available from this author!

This content may be removed anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!