Tarihi kaynaklara göre, Sokullu Mehmed Paşa tarafından hazırlanan Sakarya Nehri, Sapanca Gölü ve İzmit Körfezi'ni birleştirmeyi amaçlayan proje ile ticaretin+++
Sakarya Nehri'nin Karadeniz'e döküldüğü Karasu ilçesinden başlayarak, Karadeniz'i Sakarya hattından Sapanca gölü hattıyla Marmara Denizi'ne bağlayacak olan proje ile bir yandan Karadeniz ile Marmara+++
Fizibilite çalışmaları Mimar Sinan tarafından yapılan projenin,+++
1999 yılında tekrar gündeme alınan ve Sakarya Valiliği tarafından İTÜ ve Sakarya+++
Bu gelişmeler dikkate alındığında, Marmara depremi hakkında dillendirilen HAARP teknolojisi iddiaları da kafaları kurcalayan önemli bir iddia haline geliyor.
İstanbul Boğazı’nın dünyanın en zor su yollarından birisi olduğunu belirten Yıldırım o konuşmasında şunları söylüyor: “İstanbul Boğazı’ndan yılda 56 bin gemi geçiyor ve bunlardan 10 bini tanker.
Evet, Yıldırım'ın 2009 yılında yaptığı açıklamalar böyle...
Fakat Yıldırım'ın bu açıklamalarında göze çarpan çok önemli bir ifade var... Yıldırım açıklamasında,+++
Evet, Yıldırım'ın bahsettiği bu proje, her nedense artık hiç dillendirilmeyen Samsun Ceyhan petrol boru hattı projesiydi.
Neyse, biz yine Karasu-Körfez Kanal projesine dönelim...
Projeyle ilgili son fizibilite çalışmasını yapan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu, projenin hayata geçirilmesinin hala mümkün+++
Ağıralioğlu, proje kapsamında iki ayrı rapor hazırladıklarını belirterek, “Baktığınız zaman Karasu'dan Adapazarı'na kadar su yatağının hazır olduğunu görürsünüz. Çünkü barajlar yapılmış, yapılınca da su epeyce kendi yatağını genişletmiş.
Bölgenin proje için müsait olduğunu ifade eden Ağıralioğlu, Adapazarı'nın düz bir alanda bulunduğuna işaret ederek, projenin önünde büyük bir engel olmadığına dikkat çekiyor
Projenin verimli ve çok ucuz olduğunu ifade eden Ağıralioğlu, proje kapsamında Sapanca+++
“Çark Suyu'na bağlanarak Kazımpaşa'nın batılarından İzmit Körfezi'ne gelmek mümkün.
“Bu projenin maliyeti çok ucuz. İstanbul Kanal Projesi'nin yarısı bile değil yani. 1 milyar dolar bile tutmaz buranın maliyeti. Sadece Sapanca-İzmit arasındaki bölge nedeniyle maliyet artabilir.
Yine o yıllarda bu proje üzerinde çeşitli çalışmalar yapan Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İnşaat Mühendisliği+++
Akbıyıklı, proje sayesinde İstanbul'un yükünün hafifletebilineceğine işaret ederek, “Böyle bir projeye çok ihtiyaç var. Ancak yeteri kadar özen gösterilemedi. Biz hala konu üzerinde ciddiyetle duruyoruz. Projenin bazı potansiyel faydaları var.
“Türkiye'de toplam yurt içi yüklerin yüzde 84,5'i karayoluyla, yüzde 6,8'i demiryoluyla, yüzde 2,2'si boru hattıyla, yüzde 6,5'i denizyoluyla taşınmaktadır. Türkiye, yurt içi taşımacılıkta su yollarını kullanma+++
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Üniversitelerdeki uzmanların üzerinde çalıştığı ve olur verdiği proje; tarım alanlarını ve ormanları yok eden karayollarına ihtiyacı azaltacak çevreci bir proje olmasının yanısıra, maliyeti Kanal+++
Aynı zamanda Kanal İstanbul gibi İstanbul'daki nüfus yoğunluğunu artıracak bir proje olmayıp, oluşturacağı yeni istihdam alanları ile İstanbul'daki+++
Avrupa'da özellikle Tuna Nehri üzerinden yapılan taşımacılığı bilmeyen yoktur...
Yani işin özeti şu: Sadece tek bir açıdan bakacak olsak dahi, İstanbul Boğazı'na+++
DAHA AZ ZARARLI,
DAHA ÇOK FAYDALI,
DAHA DÜŞÜK MALİYETLİ BU PROJE YERİNE NEDEN KANAL İSTANBUL DİYORUZ?
Karasu ve Körfez limanını da bu konu çerçevesinde değerlendirmek yerinde olur diye düşünüyorum...
Üstelik Montrö'ye taraf olan ülkelerle hiçbir sorun yaşamamıza da gerek kalmadan bu projeyi ve petrol boru hattı+++
Kanal İstanbul ile amaçlanan Montrö'yü tartışmaya açmak ve ortadan kaldırmak...
Neden?... çünkü ABD öyle istiyor, çünkü Montrö nedeniyle ABD ve NATO savaş gemileri kısıtlamaya tabi tutuluyor ve uçak gemileri boğazlardan geçemiyor...
Hatta Montrö'yü ortadan kaldırmak için soğuk savaş sonrası NATO'ya üye olan Romanya'yı Montrö'den çekilmesi için zorluyor, çünkü taraf ülkekerden birisinin dahi sözleşmeden çekilmesi, sözleşmeyi sonlandırmak için yeterli...
Elbette değil...
Yeni Dünya Düzeninde, İstanbul'un üçe bölünmesi, uluslararası bir komisyon kontrolüne bırakılması, şehir devletçiklerine bölünmesi planlanan bölgemizde "Ortadoğu Birleşik Devletleri"nin başkenti, daha doğru bir ifadeyle kontrol merkezi+++
Elbette bu plan çerçevesinde Fener Rum Patrikanesi'nin sur içinde Vatikan tarzı bir yapıya kavuşturulması da planın en önemli parçası... Ancak haklarını yemeyelim, proje kapsamında Yahudiler için büyük bir sinagog, ve Müslümanlar için de+++
Bu söylediklerim size komplo teorisi gibi gelebilir... 1947-1950 yılları arasında hazırlanan ABD raporlarına, özellikle de Thornburg'un "Türkiye nasıl yükselir" başlığı altında hazırladığı+++
Bu yazıyı özellikle Karasu-Körfez Kanal projesini savunmak amacıyla değil, Kanal İstanbul projesinin+++
Erol Koçer
24.12.2019