, 28 tweets, 4 min read
Çünkü bu irrasyonalite rasyonel olarak gereklidir. Zira insanlık topluluklar dışında bir ortak yaşama biçimi bulamadı. Millet bir süredir baskın topluluk formu ve topluluklar sadakat olmadan ayakta kalamazlar. Sadakat ise "benimkinin önceliği"ne dayalı bir bağ ve duygudur.
İnsansa topluluk halinde yaşamak zorundadır. Farklı sadakat nesneleri arasında rasyonel bir sıralama yapılamaz. Mesela aile sadakat nesnesini ulustan önce gören birini rasyonel olarak eleştiremezsiniz. Öyledir sadece. Aslında rasyonel veya irrasyonel bile dememek gerekir. Öyledir
Sadakat bağları kayırma üretir. Kayırma ise eşitsizliğe yol açar. Bunu ortadan kaldırmanın yoluysa sadakati ortadan kaldırmak değil daha kapsayıcı yeni bir sadakat nesnesi bulmaktır. İnsanlık gibi. İnsanlık sadakat nesnesinin ötekisi de siyasi talepleri olan topluluklar olacaktır
Yani eğer tüm insanlar insanlık ortak sadakat nesnesine sadık olurlarsa hepimiz birbirimize eşit davranabiliriz. Ama o zaman da yine tek devlet tek ulus felsefesi hayata geçecektir ve siyasi talepleri olan kapsamı daha dar gruplar bölücü sayılacak veya kaygı üreteceklerdir.
Bir de şu var: aslında topluluk fenomeniyle ilgili birçok husus ve özellik Tr'de milliyetçiliğe atfediliyor. Oysa milliyetçilik moderndir ve Tr pek modern bir ülke sayılamaz. Tr'de milli devlet tam anlamıyla teşekkül etmedi. Tr'de milliyetçilikle toplulukçuluk birbirine karışır.
Sadakat çoğu insanın özel hayatında romantik partnerinden beklediği bir bağ ve duygu. Hatta sadakatin 2 türünden en mutlak olanı. Bunlardan biri "benimkinin önceliği" öbürü ise diğeri için özel biri olmaktır. Özel olmak diğerinin tüm sevgisiyle sevilme yani sevgi tekeli talebidir
Çünkü pek az insan şöyle söyleyen birisiyle romantik ilişkisini sürdürür: "benim için ha sen başka birisi. Ben hepinize aynı davranırım, benim için fark etmez". Bundan ötürü aşk da bir ırkçılıktır zira üşk yaşantısında benimkinin önceliği benimkinin üstünlüğüne dayanır.
Benimkinin önceliğinin benimkinin üstünlüğüne dayandığı milliyetçilikler de vardır. Bu sadakat biçimi ırkçılıkta da mevcuttur. O zaman üstünlük biterse sadakat biter

Ancak ortak sadakat nesnesi değişebilir. Mesela bir TC vatandaşı ABD yurttaşı olabilir. Tersi de mümkündür.
Yurttaşlığın kazanılıp/alınabilir terkedilebilir/kaybedilebilir oluşu onun ve yurttaşlık sadakatinin mutlak olmadığını gösterir. Almanya yurttaşı olmuş Türklerin sayısını düşünün. Demek ki yurttaşlık sadakati hukuki ve siyasidir aynı zamanda.
Bu da onun tümüyle irrasyonel olmadığının işaretidir. Yurtdışına göçüp de gittikleri ülkelerin yurttaşlığını alan Türkler aslında ortak sadakat nesnelerini değiştiriyorlar. Bunu pek çoğu öncekinden memnun olmadığı için yaptı. Alan ülkeler de rasyonel kriterler koydular: meslek vb
Milliyetçiliğin ele alınış biçimi de milliyetçilik kadar irrasyonel, tepkisel oldu ülkemizde. Oysa çok kompleks konulardır millet de milliyetçilik de. En zor konulardandır sosyal bilimlerdeki. Tr'de en basit (ama önemli) konulardan biri olarak algılandı. Soğukkanlı olunamadı.
Ayrıca, ben şimdiye dek özel romantik ilişkilerde zuhur eden yaygın sadakat talebinin irrasyonel olduğu için kınandığına şahit olmadım. Oysa bu tür ilişkilerde çoğunlukla yürürlükte olan, tam da "ya sev ya terket" ilkesidir. Alan özel görüldüğü için bu konu tercihe bırakılır.
Bana ilginç gelense modernitenin sayısız ikiliğinden özel/kamusal ikiliğini benimseyerek romantik ilişkilerinde mutlak sadakat talep eden kişilerin ortak sadakat nesnelerine yönelik sadakati bağnazca görüp kınamaları oldu.
Aidiyete "benimki", sadakate ise "benimkinin önceliği" hissi ve bağı diyelim. İnsanlar bir parkı kendilerinin gördüklerinde oradaki ağaca isimlerini çakıyla kazımaz. Trde kamusal mekanları bir "biz"in parçası olarak kendine ait gören insan çok az.Oysa aidiyet sorumluluğu beslerdi
Tr'de aidiyet ve sadakat hisleri niyeyse ruhunu teslim etmek veya şartsız biat etmek biçimlerinde algılanır. Oysa Tr'de ortak nesnelere aidiyet duygusu çok zayıftır. Sokağa tüküren sayısız insanın aidiyet duygusu yoktur. Aidiyet sadakatin imkan şartıdır.Önce aidiyet sonra sadakat
Hazineyi götürseler kaç kişi umursar. Çünkü hazineyi belirli bir kamuyu oluşturan "herkesin" bir parçası olarak kendisinin görmez. Bu yüzden devlete de gerçek bir sadakati yoktur. Zaten vaziyet de bunu göstermiyor mu?
İlginç olan bir husus da entelektüel planda aidiyeti ruhunu ve aklını teslim etmek formunda okuyan birçok kişinin farkında olmadan ortak nesnelere aidiyetinin yüksek düzeyde oluşu. Onlar parkta yere yedikleri çekirdeklerin kabuğunu pek atmaz mesela. Devlet taşıtını şahsileştirmez
Benimki diyebilmeniz için bir benliğinizin de olması lazım.
Tr'de özel alan, merkezinde aile bulunduğu için (en büyük şirketler aile şirketidir Tr'de: (Koç, Sabancı, Eczacıbaşı vs) disiplinlidir. Bu disiplini veren de ailenin güçlü bir ortak aidiyet ve sadakat nesnesi oluşundan kaynaklanan sorumluluktur.
Random insanlara bu yüzden aile terimleriyle hitap edilir: Amca, dayı, teyze, birader... Bu hitap tarzı muhatapta güven uyandırır zira. Çünkü ahlakın etki alanı akrabalık çevresinin sınırlarıyla örtüşmüştür. Herkesin bunu bildiği varsayılır. Herkese yönelik bir ahlak yoktur.
Aynı aidiyet ve sadakat hisleri kamusala yönelik de olabilseydi aynı disiplin kamusal alanda da zuhur edebilirdi. Bunu başaranlar ise gellişmiş denen Batılı toplumlar. Bu ülkelerde kamusal alan disiplin alanı. Kaldırıma park edemezsin. Astarı yüzünden pahalıya gelir. Olmaz yani.
Çünkü kaldırım herkesin ve hiçkimsenin. Orasını lanet arabanı park edip şahsileştiremezsin. İşgal edemezsin. Bu mantık sözü geçen ülkelerde işliyor. Bizde ise işlemiyor. Çünkü kaldırımı herkese ve hiçkimseye ait görmüyoruz. Yani bizimki görmüyoruz.
Kaldırıma lanet olası aracını park edip orayı işgal yoluyla şahsileştirmesini mümkün kılan etmen ise, paradoksal biçimde orayı kendine ait görmemesi (kendini aşan bir oluşum olarak kamunun bir parçası olarak kendine ait görmemesi).
Aşırı büyük kentleşen Tr'de kentlerin bu sefil hale hızla gerilemesinin sebeplerinden biri de göçenlerin geldikleri kentlere aidiyet ve sadakat hissetmemelerinden ötürü söz konusu kente reva gördükleri muamele. Böyle bir muamele ancak bir düşman ülkesinin kentine yapılabilirdi.
Sorumluluk ve disiplini sadece aidiyet ve sadakatten türetmek, onların bir işlevi görmek zorunda değiliz. Ama ben soyut hak ve sorumluluk ilkelerinin gündelik hayatta çoğunlukla çok etkili olacağını düşünmüyorum.
Bir Teyzeyi hatırlıyorum. Edirne'de yaşadığı apartman dairesinin önündeki parka dozerler girince açılır kapanır piknik koltuğunu kapıp iş makinasının önüne oturmuştu. Orası torunlarıyla sık sık gittiği parktı. Onun (da) parkıydı. Çevreyle ilgili hakları belki işitmemişti bile.
Hukukçu olmama rağmen bunları söyleyebiliyorum çünkü at gözlükleriyle bakmak zorunda değilim.
Uzadığı için kusura bakmayın. Bu kadar sade vatandaşlar. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Missing some Tweet in this thread?
You can try to force a refresh.

Like this thread? Get email updates or save it to PDF!

Subscribe to Murat Önderman
Profile picture

Get real-time email alerts when new unrolls are available from this author!

This content may be removed anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!